- Bey dedi ki: O kim oluyor ki bizim testimize taş atıp kırıyor?
- میر گفت او کیست کو سنگی زند ** بر سبوی ما سبو را بشکند
- Benim civarımdan erkek aslan bile yüzlerce çekingenlikle, korka korka geçmede.
- چون گذر سازد ز کویم شیر نر ** ترس ترسان بگذرد با صد حذر
- Neden kulumuzun gönlünü incitti, bizi konuğumuzun yanında utandırdı? 3555
- بندهی ما را چرا آزرد دل ** کرد ما را پیش مهمانان خجل
- Onun kanından daha değerli olan şarabı döktü de kadınlar gibi bizden kaçıp da gizlendi.
- شربتی که به ز خون اوست ریخت ** این زمان همچون زنان از ما گریخت
- Fakat tut ki bir kuş gibi uçsun, benim elimden nerde canını kurtaracak?
- لیک جان از دست من او کی برد ** گیر همچون مرغ بالا بر پرد
- Kahır okumla kanadını kırar, onun arda kalası kanadını koparırım.
- تیر قهر خویش بر پرش زنم ** پر و بال مردریگش بر کنم
- Benden kaçıp da bir katı taşın içine girse, gizlense yine onu tutar, o taşın içinden çıkarırım.
- گر رود در سنگ سخت از کوششم ** از دل سنگش کنون بیرون کشم
- Ona bir kılıç çalayım da bütün kaltabanlara ibret olsun! 3560
- من برانم بر تن او ضربتی ** که بود قوادکان را عبرتی
- Herkese yobazlık satsın, bu yetmiyormuş gibi bir de bize satmaya kalkışsın ha! Onun da cezasını şimdicik vereceğim, onun gibi yüz tanesinin de.
- با همه سالوس با ما نیز هم ** داد او و صد چو او این دم دهم
- Öyle kızmış, öyle kan dökülücüğü tutmuş ki ağzından ateş püskürüyordu.
- خشم خونخوارش شده بد سرکشی ** از دهانش می بر آمد آتشی
- Zahidin komşulariyle şefaatçilerinin ikinci defa olarak beyin eline, ayağına kapanarak yalvarmaları
- دو بار دست و پای امیر را بوسیدن و لابه کردن شفیعان و همسایگان زاهد
- O şefaatçiler, onun o hay hayına karşı birçok defalar elini, ayağını öpüp,
- آن شفیعان از دم هیهای او ** چند بوسیدند دست و پای او
- Dediler ki: A beyim, sana kin gütmek yaraşmaz. Şarap dökülüp gittiyse ne çıkar? Sen şarapsız da hoşsun.
- کای امیر از تو نشاید کین کشی ** گر بشد باده تو بیباده خوشی
- Şarap, neşe sermayesini senden alır. Suyun letafeti senin letafetine imrenir. 3565
- باده سرمایه ز لطف تو برد ** لطف آب از لطف تو حسرت خورد
- Padişahlık et, ey merhamet sahibi, ey kerem sahibinin oğlu, kerem sahibinin oğlu kerem sahibi bağışla.
- پادشاهی کن ببخشش ای رحیم ** ای کریم ابن الکریم ابن الکریم
- Her şarap, bu boya, bu yüze kuldur. Bütün sarhoşlar sana haset ederler.
- هر شرابی بندهی این قد و خد ** جمله مستان را بود بر تو حسد
- Senin, gül renkli şaraba hiç ihtiyacın yok. Gül rengini bırak, gül renklilik sensin zaten.
- هیچ محتاج می گلگون نهای ** ترک کن گلگونه تو گلگونهای
- Ey zühre'ye benziyen yüzü kuşluk güneşi olan, ey rengine karşı gül rengi yoksul bir hale gelen bey,
- ای رخ چون زهرهات شمس الضحی ** ای گدای رنگ تو گلگونهها
- Şarap, küpte gizlice senin yüzünün iştiyakiyle kaynayıp coşar. 3570
- باده کاندر خنب میجوشد نهان ** ز اشتیاق روی تو جوشد چنان
- Sen baştanbaşa denizsin, ıslaklığı ne istersin ki? Sen, tamamiyle varlıksın, yokluğu ne ararsın ki?
- ای همه دریا چه خواهی کرد نم ** وی همه هستی چه میجویی عدم
- Ey parlak ay, tozu ne yapacaksın? Ay bile, senin yüzüne bakar da sararır.
- ای مه تابان چه خواهی کرد گرد ** ای که مه در پیش رویت رویزرد
- Sen hoşsun, güzelsin, her türlü hoşluğun madenisin. Neden şaraba minnet edersin ki?
- تاج کرمناست بر فرق سرت ** طوق اعطیناک آویز برت
- Başında "Biz insan oğullarını ululadık" tacı, boynunda "Biz sana kevser ırmağını verdik" gerdanlığı var.
- تو خوش و خوبی و کان هر خوشی ** تو چرا خود منت باده کشی
- İnsan cevherdir, gök ona arazdır. Her şey fer'idir, her şeyden maksat odur. 3575
- جوهرست انسان و چرخ او را عرض ** جمله فرع و پایهاند و او غرض
- Ey akıllar, tedbirler, fikirler kulu kölesi olan bey, mademki böylesin, kendini neden böyle ucuza satıyorsun?
- ای غلامت عقل و تدبیرات و هوش ** چون چنینی خویش را ارزان فروش
- Sana hizmet etmek, bütün varlık âlemine farzdır. Bir cevher, neden arazdan ihsan ister ki?
- خدمتت بر جمله هستی مفترض ** جوهری چون نجده خواهد از عرض