English    Türkçe    فارسی   

5
36-60

  • Alem, senin yüzünden ruhların uçtuğu, toplandığı bir yer haline gelir; bir atlı, yüzlerce orduya dayanç olur.
  • از تو عالم روح زاری می‌شود  ** پشت صد لشکر سواری می‌شود 
  • Çünkü bu ten dört huyun durağıdır, o huyların adları, dört fitneci kuştur.
  • زانک این تن شد مقام چار خو  ** نامشان شد چار مرغ فتنه‌جو 
  • Halkın ebedi olarak diriliğini istersen bu dört şom ve kötü kuşun başlarını kes.
  • خلق را گر زندگی خواهی ابد  ** سر ببر زین چار مرغ شوم بد 
  • Sonra da onları bir başka çeşit dirilt de artık onlardan bir zarar gelmesin.
  • بازشان زنده کن از نوعی دگر  ** که نباشد بعد از آن زیشان ضرر 
  • Dört yol kesen manevi kuş, halkın gönlünü yurt edinmiştir. 40
  • چار مرغ معنوی راه‌زن  ** کرده‌اند اندر دل خلقان وطن 
  • Bütün gönüllere emir olursan, ey kişi, bu zamanda Allah halifesi sensin.
  • چون امیر جمله دلهای سوی  ** اندرین دور ای خلیفه‌ی حق توی 
  • Bu dört diri kuşun kes başlarını da ebedi olmayan halkı ebedileştir!
  • سر ببر این چار مرغ زنده را  ** سر مدی کن خلق ناپاینده را 
  • Bu kuşlar, kaz, tavus, kuzgun ve horozdur. Bunların içlerdeki benzerleri de dört huydur.
  • بط و طاوسست و زاغست و خروس  ** این مثال چار خلق اندر نفوس 
  • Kaz hırstır, horoz şehvet. Makam tavusa benzer, kuzgun dileğe.
  • بط حرصست و خروس آن شهوتست  ** جاه چون طاوس و زاغ امنیتست 
  • Kuzgunun dileği, ebedi olmak, yahut uzun bir ömre kavuşmaktır, bunu umar durur. 45
  • منیتش آن که بود اومیدساز  ** طامع تابید یا عمر دراز 
  • Hırs kazı, kuru yaş ne bulursa yere gömer.
  • بط حرص آمد که نولش در زمین  ** در تر و در خشک می‌جوید دفین 
  • Bir an bile kursağı durmaz Allah buyruğundan yalnız “Yeyin” hükmünü duymuştur.
  • یک زمان نبود معطل آن گلو  ** نشنود از حکم جز امر کلوا 
  • Yağmacıya benzer, evini kazar, çabuk çabuk dağarcığını doldurmaya bakar.
  • هم‌چو یغماجیست خانه می‌کند  ** زود زود انبان خود پر می‌کند 
  • İyi kötü ne olursa dağarcığına tıkar. İnci tanelerini de oraya tıkıştırır, nohut tanelerini de.
  • اندر انبان می‌فشارد نیک و بد  ** دانه‌های در و حبات نخود 
  • Başka bir düşman gelip de çuvalına kuru yaş, ne bulursa doldurmasın der. 50
  • تا مبادا یاغیی آید دگر  ** می‌فشارد در جوال او خشک و تر 
  • Vakit dardır, fırsat geçmekte. O da bundan korkarak durmaksızın eline ne geçerse çabucak koltuklar.
  • وقت تنگ و فرصت اندک او مخوف  ** در بغل زد هر چه زودتر بی‌وقوف 
  • Fakat iman sahibi o yaşayışa güvenir, bu yüzden de yavaş yavaş, durup dinlenerek yağma eder.
  • لیک مومن ز اعتماد آن حیات  ** می‌کند غارت به مهل و با انات 
  • Padişahın düşmanı nasıl kahrettiğini bilir. Bu yüzden fırsatı kaçırmayacağına da emindir, düşmanın gelmeyeceğine de inanmıştır.
  • آمنست از فوت و از یاغی که او  ** می‌شناسد قهر شه را بر عدو 
  • Başka kapı yoldaşlarının ona çullanmayacağını, onun derip devşirdiğini kapışmayacaklarını bilir, emindir. 55
  • آمنست از خواجه‌تاشان دگر  ** که بیایندش مزاحم صرفه‌بر 
  • Padişahın adaletini bilir, kulların nasıl zaptettiğini , kimsenin kimseye nasıl sitemde bulunmadığını görmüştür.
  • عدل شه را دید در ضبط حشم  ** که نیارد کرد کس بر کس ستم 
  • Hasılı acele etmez, sakindir, nasibini kaçırmayacağına emindir.
  • لاجرم نشتابد و ساکن بود  ** از فوات حظ خود آمن بود 
  • Bu yüzden sabreder gözü toktur, eline geçeni başkalarına ihsan eder, yeni yakası temizdir.
  • بس تانی دارد و صبر و شکیب  ** چشم‌سیر و مثرست و پاک‌جیب 
  • Çünkü yavaşlık Allah ışığıdır. O çabukluksa şeytanın dürtmesinden meydana gelir.
  • کین تانی پرتو رحمان بود  ** وان شتاب از هزه‌ی شیطان بود 
  • Zira Şeytan onu yoksulluklarla korkutur, sabır beygirini sinirlenip öldürür. 60
  • زانک شیطانش بترساند ز فقر  ** بارگیر صبر را بکشد به عقر