- Ne öfke ve kin zamanı sabrın gevşeyip karar ve sebatını terk ediyor! 3710
- نه به وقت خشم و کینه صبرهات ** سست گردد در قرار و در ثبات
- Erlik budur işte. Yoksa adam, sakalla, aletle adam olmaz, öyle olsaydı eşeğin aleti erlerin padişahı olurdu.
- مردی این مردیست نه ریش و ذکر ** ورنه بودی شاه مردان کیر خر
- Tanrı, Kur'anda kimlere er dedi? Nerde bu beden, oraya varacak?
- حق کرا خواندست در قرآن رجال ** کی بود این جسم را آنجا مجال
- Babacığım, hayvan ruhunun ne değeri var? Kasapların pazarından geç de gör.
- روح حیوان را چه قدرست ای پدر ** آخر از بازار قصابان گذر
- Yüz binlerce baş, gövde üstüne konmuştur. Değerlerini yağdan, kuyruktan kıyas et.
- صد هزاران سر نهاده بر شکم ** ارزشان از دنبه و از دم کم
- Orospu olur ki aletin dönüp dolaşması yüzünden aklı fareye döner, şehveti aslana. 3715
- روسپی باشد که از جولان کیر ** عقل او موشی شود شهوت چو شیر
- Bir babanın, kızına "Kendini koru, kocandan gebe kalma" diye tembihte bulunması
- وصیت کردن پدر دختر را کی خود را نگهدار تا حامله نشوی از شوهرت
- Zengin bir adam vardı. Bu adamın da zühre yanaklı, ay yüzlü, gümüş bedenli bir kızı vardı.
- خواجهای بودست او را دختری ** زهرهخدی مهرخی سیمینبری
- Kız, kendini bildi, babası onu kocaya verdi. Fakat kocası kızın dengi değildi.
- گشت بالغ داد دختر را به شو ** شو نبود اندر کفائت کفو او
- Kavun, karpuz oldu, sulandı mı yarmazsan telef olur gider.
- خربزه چون در رسد شد آبناک ** گر بنشکافی تلف گردد هلاک
- Babası da kızın baştan çıkmasından korktu da onun için onu, dengi olmayan birisine verdi.
- چون ضرورت بود دختر را بداد ** او بناکفوی ز تخویف فساد
- Kızına dedi ki: Kendini kocandan koru, sakın gebe kalma. 3720
- گفت دختر را کزین داماد نو ** خویشتن پرهیز کن حامل مشو
- Ne yapayım? Bu yoksula seni vermek zorunda kaldım. Bu adamı garip say, garipte vefa olmaz.
- کز ضرورت بود عقد این گدا ** این غریباشمار را نبود وفا
- Ansızın her şeyi bırakır, kaçıp gider. Çocuğu, başına dert olur kalır.
- ناگهان به جهد کند ترک همه ** بر تو طفل او بماند مظلمه
- Kız dedi ki: Babacığım, dediğini tutarım, öğüdün pek doğru, kabulüm.
- گفت دختر کای پدر خدمت کنم ** هست پندت دلپذیر و مغتنم
- Babası, her iki üç günde bir kere kızına aman ha sakın diye öğüt veriyordu.
- هر دو روزی هر سه روزی آن پدر ** دختر خود را بفرمودی حذر
- Derken kız, birdenbire gebe kalıverdi; ikisi de gençti. 3725
- حامله شد ناگهان دختر ازو ** چون بود هر دو جوان خاتون و شو
- Kız, bunu babasından gizledi. Çocuk, karnında beş, yahut altı aylık oldu.
- از پدر او را خفی میداشتش ** پنج ماهه گشت کودک یا که شش
- Artık iyiden iyiye belli oldu. Babası dedi ki: Bu ne? Ben sana ondan kendini koru demedim mi?
- گشت پیدا گفت بابا چیست این ** من نگفتم که ازو دوری گزین
- Öğütlerim, yelmiydi ki hiç sana tesir etmedi?
- این وصیتهای من خود باد بود ** که نکردت پند و وعظم هیچ سود
- Kız, baba dedi, nasıl tahammül edeyim? Erkekle kadın, şüphe yok ki ateşle pamuk.
- گفت بابا چون کنم پرهیز من ** آتش و پنبهست بیشک مرد و زن
- Pamuk, ateşten nasıl çekinebilir? Yahut da ateş nasıl olur da pamuğu yakmaz, çekinir? 3730
- پنبه را پرهیز از آتش کجاست ** یا در آتش کی حفاظست و تقاست
- Babası dedi ki: A kızım, ben sana onun yanına gitme demedim. Yalnız menisinden kendini koru dedim.
- گفت من گفتم که سوی او مرو ** تو پذیرای منی او مشو
- Tam zevk anında onun beli gelirken kendini çekmeliydin.
- در زمان حال و انزال و خوشی ** خویشتن باید که از وی در کشی
- Kız, peki, beli ne vakit gelecek, ben ne bileyim? Bu, pek gizli bir şey, anlaşılmaz ki dedi.
- گفت کی دانم که انزالش کیست ** این نهانست و بغایت دوردست
- Babası, gözleri süzüldü mü anla ki beli geliyor deyince,
- گفت چشمش چون کلاپیسه شود ** فهم کن که آن وقت انزالش بود