English    Türkçe    فارسی   

5
3722-3746

  • Ansızın her şeyi bırakır, kaçıp gider. Çocuğu, başına dert olur kalır.
  • Kız dedi ki: Babacığım, dediğini tutarım, öğüdün pek doğru, kabulüm.
  • Babası, her iki üç günde bir kere kızına aman ha sakın diye öğüt veriyordu.
  • Derken kız, birdenbire gebe kalıverdi; ikisi de gençti. 3725
  • Kız, bunu babasından gizledi. Çocuk, karnında beş, yahut altı aylık oldu.
  • Artık iyiden iyiye belli oldu. Babası dedi ki: Bu ne? Ben sana ondan kendini koru demedim mi?
  • Öğütlerim, yelmiydi ki hiç sana tesir etmedi?
  • Kız, baba dedi, nasıl tahammül edeyim? Erkekle kadın, şüphe yok ki ateşle pamuk.
  • Pamuk, ateşten nasıl çekinebilir? Yahut da ateş nasıl olur da pamuğu yakmaz, çekinir? 3730
  • Babası dedi ki: A kızım, ben sana onun yanına gitme demedim. Yalnız menisinden kendini koru dedim.
  • Tam zevk anında onun beli gelirken kendini çekmeliydin.
  • Kız, peki, beli ne vakit gelecek, ben ne bileyim? Bu, pek gizli bir şey, anlaşılmaz ki dedi.
  • Babası, gözleri süzüldü mü anla ki beli geliyor deyince,
  • Kız dedi: Onun gözü süzülünceye kadar benim bu iki gözüm de kör oluyor a baba! 3735
  • Her bayağı akıl, hırs ve öfke zamanı, yerinde durmaz ki!
  • Nefsiyle savaşmamış, aşk derdi çekmemiş, gölgede yetişmiş, yalnız halkın kendisine secde etmesini, elini öpmesini, hürmetle bakıp "işte zamanede sofi budur" diye parmakla göstermesini dilediğinden sofilik yoluna girmiş biri vardı. Çocukların, sen hastasın diyerek hasta ettikleri muallim gibi bu da kendine gururlanıp vehimle hasta olarak ben cihat eriyim, bu yolda bana pehlivan diyorlar. Büyük savaşta eşim yoktur, küçük savaş bence nedir ki! Gazilerle savaşa gidip zahiren de hünerler göstermeliyim dedi ve savaşa gitti, ve savaşta yüreksizlik ve gevşeklik gösterdi. Âdeta aslanın hayalini görmüş, erlikler göstermiş, bu erliklerle sarhoş olup ormana aslan avlamaya gitmişti. Halbuki aslan hal diliyle ona diyordu ki: "Öyle değil.. Yakında bilir anlar., sonra yine yakında bilir, anlarsınız."
  • Bir sofi, askerle savaşa gitti. Ansızın savaş başladı.
  • Sofi, ağırlıklarla çadırda kalan zayıflarla beraber kaldı. Erler, ta savaş yerine kadar at sürdüler.
  • Ağır kişiler, toprak gibi yerlerinde kala kaldılar, îleri gidenlerin ileri gidenleriyse yürüyüp ilerlediler.
  • Savaşlar edip üstün gelerek birçok ganimetlerle geri döndüler. 3740
  • Sen de al diye sofiye de armağan sundular. O, o armağanı attı, hiçbir şey almadı.
  • Neden kızgınsın? dediler. Savaştan mahrum kaldım dedi.
  • Sofi, savaş safında hançer çekip savaşmadığı için bu iltifattan memnun olmadı.
  • Bunun üzerine esir getirdik dediler, birini al, öldür.
  • Başını kes de gazi ol. Sofi, buna biraz sevindi, yüreklendi. 3745
  • Suyla alınan aptestin yüzlerce aydınlığı, nuru, feri vardır ama su olmazsa teyemmüm edilir.