English    Türkçe    فارسی   

5
376-400

  • Herkes bir kerpiç parçasının önünde yenini, yakasını yırtmakta. Halbuki o kerpiç, güzelliğin bir yudumcuğuna, bir zerreciğine sahip.
  • Ayda, güneşte, hamel burcunda bir yudumcuk güzellik şarabı var. Arşta kürsüde, zuhal yıldızında bir zerrecik güzellik var.
  • Ona bir yudum mu dersin, yoksa şaşılacak bir şey bu kimya mı dersin? Ona bir sürtünmekle bu kadar güzellikler meydana geliyor.
  • Ey akıllı kişi ona sürtünmeyi can ve gönülden dile. Fakat bu kimyaya “Ancak temiz olanlar dokunabilirler.”
  • Altında, lâ’lde, incilerde o güzellik şarabından bir yudumcuk var; şarapta, mezede, meyvede o şaraptan bir yudumcuk! 380
  • Tertemiz güzellerin yüzlerinde de yine bir yudumcuk. Artık onun süzülmüş ve saf olanı nasıldır? Bir düşün!
  • Bu toprakla karışık bir yudumcuk şarabı yalayıp durmaktasın, onu toprağa karışmamış, saf bir halde görürsen ne hale geleceksin?
  • Ölüm zamanında o bir yudumcuk saf şarap, bu toprak bedenden ölümle ayrılmakta.
  • Geri kalanı hemen görmüyorsun. Böyle çirkin bir beden onunla bak ne hale geliyormuş!
  • Can bunlardan ten olmadan yüz gösterse o vuslattaki letafeti ben anlatamam ki! 385
  • Ay, şu bulut olmaksızın ışık salsa onu kimsecikler anlatamaz!
  • Ne hoştur o tatlılarla, şekerlerle dolu olan mutfak. Şu padişahlar o mutfağı yalayıp dururlar.
  • Ne güzeldir o din ovasının harmanı. Her harman oradan başak devşirir.
  • Ne alâdır gamsız, kedersiz ömür denizi. Yedi denizde ondan meydana gelmiş bir çiğ tanesidir.
  • Elest sakisi, şu aşağılık ve çorak yeryüzünde bir yudumcuk saçmıştır da, 390
  • Toprak, o sebeple coşmuştur; biz de o yüzden coştuk. Allahm, pek isteksiz, pek tembel olduk, bir yudumcuk daha saç!
  • Caizse yokluktan feryat ediyor, yokluğu anlatmaya çalışıyorum. Caiz değilse işte sustum.
  • Bu, iki kat hırsı anlatmaydı ya... Halil’den öğren o hırs kazını kesmek gerek.
  • Kazada bundan başka daha bir çok hayır, şer var ama başka sözleri söyleyemem, vakit kalmaz diye ürküyorum.
  • Tavus kuşunun tabiatı ve İbrahim aleyhisselam’ın onu kesmesindeki sebep
  • Şimdi ad san için cilvelenip duran iki renkli tavusa geldik. 395
  • Onun gayreti, sonucundan ve faydasından habersiz bir halde halkı, hayırla şerle avlamaktır.
  • Tuzak gibi av tutup durur. Tuzağın maksada ait ne bilgisi vardır?
  • Tuzağın, av tutmaktan ne zararı vardır, ne faydası; onun bu beyhude tutuşuna şaşarım işte ben.
  • Kardeş, iki yüz güzelle bağdaştın, dost oldun, sonra yine onları terk ettin.
  • Doğduğun günden beri işin bu. Sevgi tuzağıyla adam avlar durursun. 400