English    Türkçe    فارسی   

5
3793-3817

  • O anda nefsim, içimden seslendi, dilsiz, ağızsız, fasih bir surette söz söylemekteydi:
  • Beni her gün burada öldürüp duruyorsun. Canıma, kâfirlere yapılan eziyetleri yapıyorsun.
  • Kimsenin halimden haberi yok.. Sen, beni uykusuz, yemeksiz öldürüp durmadasın. 3795
  • Bari savaşta bir yarayla şu bedenden kurtulurum da halk da erliğimi, fedakârlığımı görür.
  • Dedim ki: A nefisceğiz, hem münafık olarak yaşamadasın, hem münafıkça ölmedesin, nesin sen?
  • İki âlemde de mürai imişsin, iki âlemde de hiçbir şeye yaramazmışsın meğer.
  • Bu beden sağ oldukça halvetten çıkmamayı nezrettim.
  • Çünkü bu beden, halvette ne yaparsa kadına, erkeğe görünmek için yapmaz. 3800
  • Halvetteki hareketi de ancak Tanrı içindir, huzuru ve sükûnu da. Orada niyetinde başka bir şey bulunamaz.
  • Bu büyük savaştır, o küçük savaş. Her ikisi de Haydar'la Rüstem'in harcıdır.
  • Öyle bir farenin kıpırdamasiyle uçup gidecek akıl sahibinin harcı değil!
  • O çeşit adama kanlar gibi savaştan, kılıçtan uzak durmak gerek.
  • O da sofi, bu da. Yazık o sofiye! O, bir iğneyle ölmede, bu kılıçlara karşı durmada. 3805
  • Sureti sofidir ama canı yok. Bu çeşit sofiler öbür sofilerin de adını kötüye çıkarır.
  • Toprakla karılmış olan şu bedenin kapısına, duvarına Tanrı, gayretiyle yüzlerce sofi resmi yaptı.
  • Büyüden o suretler oynasınlar da Musa'nın asâsı gizlensin dedi.
  • Sopanın doğruluğu, suretleri yer, siler süpürür. Fakat Firavun'a mensup olan göz, tozla toprakla doludur.
  • Öbür sofi, harb safına, yaralanmak için yirmi kere girer. 3810
  • Savaş zamanı müslümanlarla beraber kâfire saldırır, bir kere bile geri dönmez.
  • Yaralanır, yarasını bağlar, tekrar saldırır, savaşır.
  • Beden, bir yarayla ölmez diye savaşta yirmi kere yaralanır.
  • Bir yarayla can vermeye açıklanır; doğruluğu elinden canının kolayca kurtulacağından üzülür!
  • Bir savaş eri, her gün gümüş parayla dolu torbasından bir kuruş çıkarır, hendeğe atardı. Nefsinden bir vesvese, bir hırs ve istek koptu. Mademki bu paraları hendeğe atıyorsun, bari birden at da şu eziyetten kurtulayım. Tamamiyle ümit kesiş de iki rahatlıktan biridir dedi. O er, nefsine, sana bu rahatlığı da vermeyeceğim dedi.
  • Birisinin elinde kırk kuruşu vardı. Her gece birini denize atardı. 3815
  • Bu suretle de nefsine iyice eziyet etmek, yavaşlıkla onun can çekişmesini uzatmak isterdi.
  • Müslümanlarla savaşa gider, onlar düşmandan yüz döndürseler bile o geri dönmezdi.