- Fakat böyle ateşli ateşli ekmeye kalkışma. Bir iş eriyle danış.
- این چنین سوزان و گرم آخر مکار ** مشورت کن با یکی خاوندگار
- Fakat meşveret nerde, akıl nerde? Hırs seli, adama yıkık yerleri kazdırır, tırnaklarını uzatır.
- مشورت کو عقل کو سیلاب آز ** در خرابی کرد ناخنها دراز
- Bir güzele âşık olanın önünde de sed vardır, ardında da. öyle adam, artık önünü, ardını az görür.
- بین ایدی سد و سوی خلف سد ** پیش و پس کم بیند آن مفتون خد
- Kara sel, cana Kasdetmeye geldi mi bir tilki, aslanı kuyuya düşürür. 3870
- آمده در قصدجان سیل سیاه ** تا که روبه افکند شیری به چاه
- Dağ gibi aslanlar, kuyuda olmıyan bir hayali görürler de kendilerini kaldırıp atarlar.
- از چهی بنموده معدومی خیال ** تا در اندازد اسودا کالجبال
- Hiç kimseyi kadınlarla mahrem tutma. Çünkü erkekle kadın, ateşle pamuğa benzer.
- هیچکس را با زنان محرم مدار ** که مثال این دو پنبهست و شرار
- Tanrı suyu ile yunmuş bir ateş gerek ki bulûğa erme sırasında bile Yusuf gibi kötülükten çekinsin.
- آتشی باید بشسته ز آب حق ** همچو یوسف معتصم اندر زهق
- Selvi boylu lâtif Zeliha'dan aslanlar gibi kendisini çeksin.
- کز زلیخای لطیف سروقد ** همچو شیران خویشتن را واکشد
- O yiğit er de Musul'dan döndü, yola düştü. Yolda bir ormana, bir yeşilliğe geldi. 3875
- بازگشت از موصل و میشد به راه ** تا فرود آمد به بیشه و مرجگاه
- Aşk ateşi, öyle bir parlamıştı ki yerle göğü fark etmiyordu.
- آتش عشقش فروزان آن چنان ** که نداند او زمین از آسمان
- Çadır içinde o ay parçasına kasdetti. Akıl nerde, Halifeden korkma nerde?
- قصد آن مه کرد اندر خیمه او ** عقل کو و از خلیفه خوف کو
- Şehvet, bu ovada davul dövdü mü akıl dediğin ne oluyor ki a turpoğlu turp:
- چون زند شهوت درین وادی دهل ** چیست عقل تو فجل ابن الفجل
- Yüzlerce halife, o anda o erin ateşli gözüne bir sinekten aşağı görünür.
- صد خلیفه گشته کمتر از مگس ** پیش چشم آتشینش آن نفس
- O kadına tapan er şalvarını çıkarıp cariyenin ayak ucuna oturdu. 3880
- چون برون انداخت شلوار و نشست ** در میان پای زن آن زنپرست
- Aleti, dosdoğru gideceği yere giderken orduda bir gürültü, bir kızılca kıyamettir koptu.
- چون ذکر سوی مقر میرفت راست ** رستخیز و غلغل از لشکر بخاست
- Er sıçradı, götü başı açık bir halde ateş gibi Zülfikar elinde dışarı çıktı.
- برجهید و کونبرهنه سوی صف ** ذوالفقاری همچو آتش او به کف
- Birde ne görsün, ormandan kara bir erkek aslan, kendisini ordunun içine kapmış koyvermiş.
- دید شیر نر سیه از نیستان ** بر زده بر قلب لشکر ناگهان
- Atlar, ürküp köpürmüşler, her çadır ve ahır yeri yıkılmış, herkes birbirine girmiş.
- تازیان چون دیو در جوش آمده ** هر طویله و خیمه اندر هم زده
- Erkek aslan, ormanın gizli bir yerinden fırlamış, havaya deniz dalgası gibi tam yirmi arşın sıçramıştı. 3885
- شیر نر گنبذ همیکرد از لغز ** در هوا چون موج دریا بیست گز
- Er, pek yiğitti, aldırış bile etmeden sarhoş bir erkek aslan gibi aslanın önünü kesti.
- پهلوان مردانه بود و بیحذر ** پیش شیر آمد چو شیر مست نر
- Kılıçla bir vurdu, başını ikiye böldü. Derhal o ay yüzlü dilberin bulunduğu çadıra koştu.
- زد به شمشیر و سرش را بر شکافت ** زود سوی خیمهی مهرو شتافت
- O hurinin yanına gelince aleti hâlâ dimdikti.
- چونک خود را او بدان حوری نمود ** مردی او همچنین بر پای بود
- Öyle bir aslanla savaştı da erliği, yine sönmedi, hâlâ ayaktaydı.
- با چنان شیری به چالش گشت جفت ** مردی او مانده بر پای و نخفت
- O tatlı ve ay yüzlü güzel, onun erliğine şaşıp kaldı. 3890
- آن بت شیرینلقای ماهرو ** در عجب در ماند از مردی او
- İstekle ona kendisini teslim etti. O anda o iki can, birleştiler..
- جفت شد با او به شهوت آن زمان ** متحد گشتند حالی آن دو جان