- Sonra da onları bir başka çeşit dirilt de artık onlardan bir zarar gelmesin.
- بازشان زنده کن از نوعی دگر ** که نباشد بعد از آن زیشان ضرر
- Dört yol kesen manevi kuş, halkın gönlünü yurt edinmiştir. 40
- چار مرغ معنوی راهزن ** کردهاند اندر دل خلقان وطن
- Bütün gönüllere emir olursan, ey kişi, bu zamanda Allah halifesi sensin.
- چون امیر جمله دلهای سوی ** اندرین دور ای خلیفهی حق توی
- Bu dört diri kuşun kes başlarını da ebedi olmayan halkı ebedileştir!
- سر ببر این چار مرغ زنده را ** سر مدی کن خلق ناپاینده را
- Bu kuşlar, kaz, tavus, kuzgun ve horozdur. Bunların içlerdeki benzerleri de dört huydur.
- بط و طاوسست و زاغست و خروس ** این مثال چار خلق اندر نفوس
- Kaz hırstır, horoz şehvet. Makam tavusa benzer, kuzgun dileğe.
- بط حرصست و خروس آن شهوتست ** جاه چون طاوس و زاغ امنیتست
- Kuzgunun dileği, ebedi olmak, yahut uzun bir ömre kavuşmaktır, bunu umar durur. 45
- منیتش آن که بود اومیدساز ** طامع تابید یا عمر دراز
- Hırs kazı, kuru yaş ne bulursa yere gömer.
- بط حرص آمد که نولش در زمین ** در تر و در خشک میجوید دفین
- Bir an bile kursağı durmaz Allah buyruğundan yalnız “Yeyin” hükmünü duymuştur.
- یک زمان نبود معطل آن گلو ** نشنود از حکم جز امر کلوا
- Yağmacıya benzer, evini kazar, çabuk çabuk dağarcığını doldurmaya bakar.
- همچو یغماجیست خانه میکند ** زود زود انبان خود پر میکند
- İyi kötü ne olursa dağarcığına tıkar. İnci tanelerini de oraya tıkıştırır, nohut tanelerini de.
- اندر انبان میفشارد نیک و بد ** دانههای در و حبات نخود
- Başka bir düşman gelip de çuvalına kuru yaş, ne bulursa doldurmasın der. 50
- تا مبادا یاغیی آید دگر ** میفشارد در جوال او خشک و تر
- Vakit dardır, fırsat geçmekte. O da bundan korkarak durmaksızın eline ne geçerse çabucak koltuklar.
- وقت تنگ و فرصت اندک او مخوف ** در بغل زد هر چه زودتر بیوقوف
- Fakat iman sahibi o yaşayışa güvenir, bu yüzden de yavaş yavaş, durup dinlenerek yağma eder.
- لیک مومن ز اعتماد آن حیات ** میکند غارت به مهل و با انات
- Padişahın düşmanı nasıl kahrettiğini bilir. Bu yüzden fırsatı kaçırmayacağına da emindir, düşmanın gelmeyeceğine de inanmıştır.
- آمنست از فوت و از یاغی که او ** میشناسد قهر شه را بر عدو
- Başka kapı yoldaşlarının ona çullanmayacağını, onun derip devşirdiğini kapışmayacaklarını bilir, emindir. 55
- آمنست از خواجهتاشان دگر ** که بیایندش مزاحم صرفهبر
- Padişahın adaletini bilir, kulların nasıl zaptettiğini , kimsenin kimseye nasıl sitemde bulunmadığını görmüştür.
- عدل شه را دید در ضبط حشم ** که نیارد کرد کس بر کس ستم
- Hasılı acele etmez, sakindir, nasibini kaçırmayacağına emindir.
- لاجرم نشتابد و ساکن بود ** از فوات حظ خود آمن بود
- Bu yüzden sabreder gözü toktur, eline geçeni başkalarına ihsan eder, yeni yakası temizdir.
- بس تانی دارد و صبر و شکیب ** چشمسیر و مثرست و پاکجیب
- Çünkü yavaşlık Allah ışığıdır. O çabukluksa şeytanın dürtmesinden meydana gelir.
- کین تانی پرتو رحمان بود ** وان شتاب از هزهی شیطان بود
- Zira Şeytan onu yoksulluklarla korkutur, sabır beygirini sinirlenip öldürür. 60
- زانک شیطانش بترساند ز فقر ** بارگیر صبر را بکشد به عقر
- Kur’an dan duy, Şeytan, seni şiddetli yoksullukla tehdit eder ürkütür.
- از نبی بشنو که شیطان در وعید ** میکند تهدیدت از فقر شدید
- Bu suretle sen de ona uyar, aceleyle pis şeyleri yer, pis yerleri elde edersin. Ne adamlığın kalır, ne sabrın, ne sevap düşüncen!
- تا خوری زشت و بری زشت و شتاب ** نی مروت نیتانی نی ثواب
- Hasılı kafir yedi karınla yemek yer, dini ve gönlü arıktır ama karnı büyük!
- لاجرم کافر خورد در هفت بطن ** دین و دل باریک و لاغر زفت بطن
- İNANANIN KAFİRDEN FARKI
- در سبب ورود این حدیث مصطفی صلوات الله علیه که الکافر یاکل فی سبعة امعاء و المومن یاکل فی معا واحد