English    Türkçe    فارسی   

5
3994-4018

  • Çünkü ceza, benim suçumu ortaya koymaktır. Ceza sebebiyle hırsızlığım meydana çıkar.
  • Padişahın, işi anlayınca o hıyaneti örtüp affetmeyi ve kendisinin, Musul padişahına zulmettiği için "Kim kötülük ederse kendine eder" ve "Şüphe yok, rabbin gözetleme yerindedir, seni görür" âyetleri mucibince bu kötülüğe uğradığını anlayıp intikam almaya kalkışırsa, bu zulüm ve tamahın cezasını çektiği gibi o intikamın cezasına da uğrayacağını kestirerek cariyeyi o beye vermeyi kurması
  • Padişah, kendi kendisine suçunu, kabahatini, kızı ele geçirmek için ettiği ısrarı anıp tövbe etti, Tanrı'dan yarlıganmak diledi. 3995
  • Dedi ki: Başkalarına yaptığım şeyler, ceza haline geldi, bana gelip çattı.
  • Mevkiime güvenip başkalarının eşine kasdettim. Bu kasıt, bana döndü, kuyuya düştüm.
  • Başkasının kapısını dövdüm, o da tuttu, benim kapımı dövdü.
  • Kim, başkalarının karısına kötülük ederse bil ki kendi karısına pezevenklik eder.
  • Çünkü bir kötülüğün cezası, tıpkı onun gibi olan bir kötülüğe uğramaktır. Suçun cezası, o suçun misli olur. 4000
  • Sen, başkasının karısını, bir sebeple kendine çektin mi aynen sen de onun gibi, hattâ ondan da üstün bir deyyussun.
  • Ben, Musul padişahının cariyesini zorla aldım, benden de onu derhal aldılar.
  • Emniyet ettiğim bir adam olan lalam, hain çıktı, bana hıyanette bulundu.
  • Kin gütme, öç alma zamanı değil. Ben kendi elimle bir ham iştir, yaptım.
  • O beye de kin güdersem yapacağım zulüm, yine başıma gelir. 4005
  • Şu ceza, bir kere başıma geldi ya, bunu sınadım, artık sınanmışı tekrar sınamam.
  • Musul padişahının derdi, boynumu kırdı âdeta. Artık başkasını incitmem.
  • Tanrı, bize mükâfatı anlattı. "Döner, kötülüğe gelirseniz biz de cezanızı veririz" dedi.
  • Burada ileri gitmek, faydasızdır. Sabırdan, merhametten başka iyi bir iş yok.
  • Rabbimiz, biz nefsimize zulmettik, bir hatada bulunduk. Ey merhameti büyük Tanrı, bize acı! 4010
  • Ben onu affettim, sen de yeni suçumu da affet, eski suçlarımı da.
  • Sonra cariyeye sakın dedi, bu senden duyduğum sözü kimseye söyleme.
  • Seni, beyinle evlendireceğim. Tanrı hakkı için sakın bu hikâyeyi bir daha anma.
  • Anma da o, benden utanmasın. Çünkü o, bir kötülükte bulundu ama yüz binlerce de iyilik etti.
  • Ben, onu defalarca sınadım, ona, senden de güzel kadınları emniyet ettim. 4015
  • Hiç dokunmadı. Bu olan şey, benim yaptığımın cezası.
  • Bundan sonra o beyi huzuruna çağırdı. Âlemi: kahretmeyi düşünen hışmını yendi.
  • Ona kabul edilecek bir bahane buldu. Dedi ki: Ben bu cariyeden soğudum.