- Ey her çeşit elde edilen şey, kendisinden olan Tanrı, bütün âlemin af ve ihsanı, senin ihsanından bir zerredir. 4110
- عفوهای جمله عالم ذرهای ** عکس عفوت ای ز تو هر بهرهای
- Aflar, senin affını överler, insanlar, sakının, ona benzer, ona eşit yoktur.
- عفوها گفته ثنای عفو تو ** نیست کفوش ایها الناس اتقوا
- Onların canlarını sen bağışla, huzurundan da kovma. Ey muradına erişen, senin damağının tadıdır onlar.
- جانشان بخش و ز خودشان هم مران ** کام شیرین تو اند ای کامران
- Yüzünü görene acı, nasıl olur da seni gören, acı ayrılığını çekebilir?
- رحم کن بر وی که روی تو بدید ** فرقت تلخ تو چون خواهد کشید
- Ayrılıktan bahsediyorsun, ne yaparsan yap da bunu yapma.
- از فراق و هجر میگویی سخن ** هر چه خواهی کن ولیکن این مکن
- Senin tuzağına tutulup yüz binlerce defa ölmek bile senden ayrılmaya bedel olamaz. 4115
- صد هزاران مرگ تلخ شصت تو ** نیست مانند فراق روی تو
- Ey suçluların feryadına yetişen, ayrılık acısını erlerden de uzaklaştır, kadınlardan da.
- تلخی هجر از ذکور و از اناث ** دور دار ای مجرمان را مستغاث
- Senin vuslatını umarak ölmek hoştur. Fakat ayrılığının acısı, ateşin üstündedir.
- بر امید وصل تو مردن خوشست ** تلخی هجر تو فوق آتشست
- Kâfir bile cehennemde bana bir baksaydın cehennemde olduğuma gam mı çekerdim deyip durur.
- گبر میگوید میان آن سقر ** چه غمم بودی گرم کردی نظر
- Çünkü o bakış, bütün eziyetleri tatlılaştırır; büyücülerin el ve ayaklarının kan diyetidir o bakış.
- کان نظر شیرین کنندهی رنجهاست ** ساحران را خونبهای دست و پاست
- Firavun, büyücüleri öldüreceği zaman onlar, "Zararı yok.. Biz, Tanrımıza döneriz" dediler, bunun tefsiri
- تفسیر گفتن ساحران فرعون را در وقت سیاست با او کی لا ضیر انا الی ربنا منقلبون
- Gökyüzü "Zararı yok" sesini duydu. Gökyüzü, sanki o savlıcana bir top kesildi. 4120
- نعرهی لا ضیر بشنید آسمان ** چرخ گویی شد پی آن صولجان
- Firavun'un vuruşu bize zarar vermez ki dediler, Tanrı'nın lütfu, başkalarının kahrından üstündür.
- ضربت فرعون ما را نیست ضیر ** لطف حق غالب بود بر قهر غیر
- Ey insanları azgınlık, sapıklık yoluna süren, sırrımızı bilsen a can gözü kör herif, anlarsın ki biz kendimizi kurtarıyoruz.
- گر بدانی سر ما را ای مضل ** میرهانیمان ز رنج ای کوردل
- Kendine gel de bu yana yanaş, bu erganunun "Keşke kavmim, rabbim beni ne yüzden yarlıgadı, bilselerdi" sesini dinle.
- هین بیا زین سو ببین کین ارغنون ** میزند یا لیت قومی یعلمون
- Tanrı ihsanı, bize bir Firavunluk verdi ki senin Firavunluğun kaç para eder, senin saltanatın geçici.
- داد ما را داد حق فرعونیی ** نه چو فرعونیت و ملکت فانیی
- Ey Mısır'a ve Nil ırmağına kapılıp gururlanan! Başını kaldır da ebedî ve ulu saltanatı gör. 4125
- سر بر آر و ملک بین زنده و جلیل ** ای شده غره به مصر و رود نیل
- Sen şu pis hırkayı terk edersen Nil ırmağını can nilinde gark edersin.
- گر تو ترک این نجس خرقه کنی ** نیل را در نیل جان غرقه کنی
- A Firavun, kendine gel de Mısır'dan el çek. Can Mısır'ının içinde yüzlerce Mısır var.
- هین بدار از مصر ای فرعون دست ** در میان مصر جان صد مصر هست
- Sen, halka "Ben rabbinizim" deyip durursun ama bu iki sözden de gafilsin.
- تو انا رب همیگویی به عام ** غافل از ماهیت این هر دو نام
- Rab olan rablık ettiği kişiden nasıl titrer? Ben demeyi bilen, nasıl olur da cisim ve can bağına bağlı kalır?
- رب بر مربوب کی لرزان بود ** کی انادان بند جسم و جان بود
- İşte bak, buracıkta bizler ben diyoruz, çünkü benlikten kurtulduk; zahmetlerle, belâlarla dolu benlikten halâs olduk. 4130
- نک انا ماییم رسته از انا ** از انای پر بلای پر عنا
- A köpek, o benlik sana kutlu gelmedi. Fakat bizce mühürlenmiş bir devlet oldu.
- آن انایی بر تو ای سگ شوم بود ** در حق ما دولت محتوم بود
- Bu benlik, sana kin gütmeseydi bize böyle güzel bir ikbal, bir devlet olur muydu?
- گر نبودیت این انایی کینهکش ** کی زدی بر ما چنین اقبال خوش
- Yokluk yurdundan kurtuluyoruz, buna şükrane olarak şu darağacının başında sana bir öğüt verelim:
- شکر آنک از دار فانی میرهیم ** بر سر این دار پندت میدهیم
- Bizim ölüm darağacımız, göç burakıdır. Senin saltanat yurdunsa gururdan, gafletten ibarettir.
- دار قتل ما براق رحلتست ** دار ملک تو غرور و غفلتست