- Kevserin işi nedir? Her yanan, onun vasıtasiyle biter, yenilenir.
- کار کوثر چیست که هر سوخته ** گردد از وی نابت و اندوخته
- Kevser, katra katta keremlerini ilân eder; cehennemin yaktığı şeyleri ben yine yerine getiririm der.
- قطره قطره او منادی کرم ** کانچ دوزخ سوخت من باز آورم
- Cehennem, güz mevsiminin soğuğuna benzer. Keserse ey gül bahçesi, bahar gibidir. 4170
- هست دوزخ همچو سرمای خزان ** هست کوثر چون بهار ای گلستان
- Cehennem, ölüme, mezar toprağına benzer. Kevserse sur üfürülmesi gibidir.
- هست دوزخ همچو مرگ و خاک گور ** هست کوثر بر مثال نفخ صور
- Ey cehennemde bedenleri yananlar, Tanrı keremi, sizi kevsere çağırmadadır.
- ای ز دوزخ سوخته اجسامتان ** سوی کوثر میکشد اکرامتان
- Ey daima faal olan diri Tanrı, lütfen "halkı, benden faydalansınlar diye yarattım;
- چون خلقت الخلق کی یربح علی ** لطف تو فرمود ای قیوم حی
- Ben onlardan faydalanayım diye değil" buyurmuştur. Bu, senin cömertliğindir; bütün noksanlar, o cömertlikle düzelir.
- لالان اربح علیهم جود تست ** که شود زو جمله ناقصها درست
- Bedene tapan şu kullarını affet. Af denizinin af edişi, yerinde bir iştir. 4175
- عفو کن زین بندگان تنپرست ** عفو از دریای عفو اولیترست
- Halkı ırmak gibi, sel gibi affet, yıka, ant, kendi denizine daldır, temizle.
- عفو خلقان همچو جو و همچو سیل ** هم بدان دریای خود تازند خیل
- Aflar, her gece şu gönülden çıkar, güvercinler gibi sana uçar, ulaşır.
- عفوها هر شب ازین دلپارهها ** چون کبوتر سوی تو آید شها
- Seher çağı yine onları uçurur, geceye kadar şu bedenlere hapsedersin.
- بازشان وقت سحر پران کنی ** تا به شب محبوس این ابدان کنی
- Yine akşam çağı, o sayvanın, o damın aşkı ile kanat çırparak uçarlar.
- پر زنان بار دگر در وقت شام ** میپرند از عشق آن ایوان و بام
- Bedenden vuslat ipini kopardılar mı sana senin huzuruna gelirler. Çünkü senden ikbal ve devlete erişmişlerdir. 4180
- تا که از تن تار وصلت بسکلند ** پیش تو آیند کز تو مقبلند
- Baş aşağı geri dönmeden emin olarak "Biz, şüphe yok rabbimize dönenleriz" diye havada kanat çırparlar.
- پر زنان آمن ز رجع سرنگون ** در هوا که انا الیه راجعون
- O keremden de "Gelin, yücelin" diye ses gelir, O dönüşten sonra artık o hırs, o keder kalmaz..
- بانگ میآید تعالوا زان کرم ** بعد از آن رجعت نماند از حرص و غم
- Alemde çok gariplikler çektiniz. Ey ulular, kadrini bilin.
- بس غریبیها کشیدیت از جهان ** قدر من دانسته باشید ای مهان
- Bu ağacın gölgesinde nazla sarhoş olarak ayaklarınızı uzatınız.
- زیر سایهی این درختم مست ناز ** هین بیندازید پاها را دراز
- Din yolunda zahmetler çeken ayaklarınızı ebedî hurilerin kucaklarına, ellerine uzatın. 4185
- پایهای پر عنا از راه دین ** بر کنار و دست حوران خالدین
- Huriler, merhametli bir halde birbirlerine işaret ederek bu sofiler, seferden döndüler.
- حوریان گشته مغمز مهربان ** کز سفر باز آمدند این صوفیان
- Güneş nuru gibi saf sofiler, bir müddet toprağa düştüler, pisliğe karıştılar.
- صوفیان صافیان چون نور خور ** مدتی افتاده بر خاک و قذر
- Fakat ayaklarında, üstlerinde başlarında hiçbir pislik olmaksızın tertemiz olarak güneşin nuru gibi yüce yüce güneş değirmisine geldiler.
- بیاثر پاک از قذر باز آمدند ** همچو نور خور سوی قرص بلند
- Yüce Tanrı, bu suçlular da başlarını duvarlara vurdular.
- این گروه مجرمان هم ای مجید ** جمله سرهاشان به دیواری رسید
- Kendi hatalarını, suçlarını anladılar. Padişahın oyununda mat oldular ama, 4190
- بر خطا و جرم خود واقف شدند ** گرچه مات کعبتین شه بدند
- Şimdi ah ederek ey lütfu, suçlulara yol gösteren Tanrı diye sana yüz tuttular.
- رو به تو کردند اکنون اهکنان ** ای که لطفت مجرمان را رهکنان
- Lütfet, yolda kirlenenleri tez af Fıratında, yıkanılacak kaynakta yıka, arıt.
- راه ده آلودگان را العجل ** در فرات عفو و عین مغتسل