English    Türkçe    فارسی   

5
4172-4196

  • Ey cehennemde bedenleri yananlar, Tanrı keremi, sizi kevsere çağırmadadır.
  • Ey daima faal olan diri Tanrı, lütfen "halkı, benden faydalansınlar diye yarattım;
  • Ben onlardan faydalanayım diye değil" buyurmuştur. Bu, senin cömertliğindir; bütün noksanlar, o cömertlikle düzelir.
  • Bedene tapan şu kullarını affet. Af denizinin af edişi, yerinde bir iştir. 4175
  • Halkı ırmak gibi, sel gibi affet, yıka, ant, kendi denizine daldır, temizle.
  • Aflar, her gece şu gönülden çıkar, güvercinler gibi sana uçar, ulaşır.
  • Seher çağı yine onları uçurur, geceye kadar şu bedenlere hapsedersin.
  • Yine akşam çağı, o sayvanın, o damın aşkı ile kanat çırparak uçarlar.
  • Bedenden vuslat ipini kopardılar mı sana senin huzuruna gelirler. Çünkü senden ikbal ve devlete erişmişlerdir. 4180
  • Baş aşağı geri dönmeden emin olarak "Biz, şüphe yok rabbimize dönenleriz" diye havada kanat çırparlar.
  • O keremden de "Gelin, yücelin" diye ses gelir, O dönüşten sonra artık o hırs, o keder kalmaz..
  • Alemde çok gariplikler çektiniz. Ey ulular, kadrini bilin.
  • Bu ağacın gölgesinde nazla sarhoş olarak ayaklarınızı uzatınız.
  • Din yolunda zahmetler çeken ayaklarınızı ebedî hurilerin kucaklarına, ellerine uzatın. 4185
  • Huriler, merhametli bir halde birbirlerine işaret ederek bu sofiler, seferden döndüler.
  • Güneş nuru gibi saf sofiler, bir müddet toprağa düştüler, pisliğe karıştılar.
  • Fakat ayaklarında, üstlerinde başlarında hiçbir pislik olmaksızın tertemiz olarak güneşin nuru gibi yüce yüce güneş değirmisine geldiler.
  • Yüce Tanrı, bu suçlular da başlarını duvarlara vurdular.
  • Kendi hatalarını, suçlarını anladılar. Padişahın oyununda mat oldular ama, 4190
  • Şimdi ah ederek ey lütfu, suçlulara yol gösteren Tanrı diye sana yüz tuttular.
  • Lütfet, yolda kirlenenleri tez af Fıratında, yıkanılacak kaynakta yıka, arıt.
  • Arıt da uzun zamandır işlenegelen suçtan yıkansınlar, temizlerin safına katılıp namaz kılsınlar.
  • Sayıdan dışarı olan o saflarda "Bizler saflarız" nuruna gark olsunlar.
  • Söz, bu halin övüşüne gelince kalem de kırıldı, kâğıt da yırtıldı. 4195
  • Hiç deniz, bir kaba sığar mı? Aslanı bir kuzu kapıp götürebilir mi?