- Kim o ateşe, kıvılcıma atılıyorsa öbür yandaki sudan baş çıkarıyordu.
- هر که در آتش همی رفت و شرر ** از میان آب بر میکرد سر
- Kim suya atılıyorsa derhal kendisini ateş içinde buluyordu.
- هر که سوی آب میرفت از میان ** او در آتش یافت میشد در زمان
- Kim sağ yana gidiyor, o güzelim suya dalıyorsa sol taraftaki ateş içinden baş göstermedeydi.
- هر که سوی راست شد و آب زلال ** سر ز آتش بر زد از سوی شمال
- Sol yandaki ateşe dalansa sağ yandan çıkmaktaydı.
- وانک شد سوی شمال آتشین ** سر برون میکرد از سوی یمین
- Bunun sırrını pek az kişi anlıyor, hasılı o ateşe pek az kişi atlıyordu. 430
- کم کسی بر سر این مضمر زدی ** لاجرم کم کس در آن آتش شدی
- Ancak başına devlet saçısı saçılan, suyu bırakıp ateşe kaçıyordu.
- جز کسی که بر سرش اقبال ریخت ** کو رها کرد آب و در آتش گریخت
- Halk eldeki hazır zevki mabut edinmiştir. Hulâsa halk, bu oyunu kaybetmiş, bu oyunda zarar girmiştir.
- کرده ذوق نقد را معبود خلق ** لاجرم زین لعب مغبون بود خلق
- Bölük, bölük saf, saf hırslarına uyanlar, ateşten çekinmede, suya kaçmada.
- جوقجوق وصف صف از حرص و شتاب ** محترز ز آتش گریزان سوی آب
- Fakat suya dalan, ateşten baş göstermede. Ey hakikatten haberi olmayan, ibret al, ibret!
- لاجرم ز آتش برآوردند سر ** اعتبارالاعتبار ای بیخبر
- Ateş, ey bön ahmaklar, ben ateş değilim, makbul bir kaynağım. 435
- بانگ میزد آتش ای گیجان گول ** من نیم آتش منم چشمهی قبول
- A gözsüzler sizin gözünüzü bağlamışlar. Bana gelin, kıvılcımlarımdan kaçmayın.
- چشمبندی کردهاند ای بینظر ** در من آی و هیچ مگریز از شرر
- Ey Halil burada ne kıvılcım vardır, ne duman. Bu görünen şey, ancak Nemrud’un büyüsü, hilesi demekteydi.
- ای خلیل اینجا شرار و دود نیست ** جز که سحر و خدعهی نمرود نیست
- Sen de Halil gibi akıllıysan ateş senin soyundur, sen bir pervanesin.
- چون خلیل حق اگر فرزانهای ** آتش آب تست و تو پروانهای
- Pervanenin canı keşke binlerce kanadım olsaydı da,
- جان پروانه همیدارد ندا ** کای دریغا صد هزارم پر بدی
- Mahrem olmayanların körlüklerine rağmen amansız bir surette ateşlere yansaydı. 440
- تا همی سوزید ز آتش بیامان ** کوری چشم و دل نامحرمان
- Bilgisiz kişi, eşekliğinden bana acır, bense bilgi ve görgü sahibi olduğumdan ona acırım diye bağırıp durur.
- بر من آرد رحم جاهل از خری ** من برو رحم آرم از بینشوری
- Hele şu suların bile canı olan ateş yok mu? Pervanenin işi bizim işimizin aksi.
- خاصه این آتش که جان آبهاست ** کار پروانه به عکس کار ماست
- O nur görür ateşe atılır, gönül de ateş görür, nura dalar.
- او ببینند نور و در ناری رود ** دل ببیند نار و در نوری شود
- Ulu Allah’nın, Halil evladı kimdir, göresin diye böyle oyunları vardır.
- این چنین لعب آمد از رب جلیل ** تا ببینی کیست از آل خلیل
- Ateşe su şeklini vermişler, ateşin içinde de bir kaynaktır coşturmuşlardır. 445
- آتشی را شکل آبی دادهاند ** واندر آتش چشمهای بگشادهاند
- Bir büyücü büyüsüyle bir topluluk içinde pirinçle dolu sahanı, akreplerle dolu gösterir.
- ساحری صحن برنجی را به فن ** صحن پر کرمی کند در انجمن
- Evi, büyüsü ve nefesiyle akreplerle dolmuş gösterir ama onlar, sahici akrep değildir ki.
- خانه را او پر ز کزدمها نمود ** از دم سحر و خود آن کزدم نبود
- Büyücü bunun gibi yüzlerce hüner gösterdikten sonra artık düşün, büyücüyü yaratan, neler yapmaz?
- چونک جادو مینماید صد چنین ** چون بود دستان جادوآفرین
- Hasılı Allah büyüsü ile zaman, zaman nice kişiler, karı gibi alta yatmışlardır!
- لاجرم از سحر یزدان قرن قرن ** اندر افتادند چون زن زیر پهن
- Büyücüler ona kuldur, köledir. Hepsi de yont kuşu gibi tuzağa düşmüşlerdir. 450
- ساحرانشان بنده بودند و غلام ** اندر افتادند چون صعوه به دام