Kıyamette güneş de kalmaz, ay da. Göz ışığın aslı ile meşgul olur.
در قیامت شمس و مه معزول شد ** چشم در اصل ضیا مشغول شد
Bu suretle temelli mülkle eğreti mülk seçilir. Şu fani konak, karar yurdundan ayrılır.
تا بداند ملک را از مستعار ** وین رباط فانی از دارالقرار
Dadı, bir kaç gün içindir. Ey ana sen bizi kucağına al.
دایه عاریه بود روزی سه چار ** مادرا ما را تو گیر اندر کنار
Kanadım buluttur. O, perdedir ve önümdekini göstermez. O yalnız Allah lütfiyle letafet kazanır.
پر من ابرست و پردهست و کثیف ** ز انعکاس لطف حق شد او لطیف
Kanadımı yolayım, onu güzelliğini yolumdan atayım da aynı güzelliğini yine aydan seyredeyim.700
بر کنم پر را و حسنش را ز راه ** تا ببینم حسن مه را هم ز ماه
Ben dadı istemem, ana daha hoş. Ben Musa’yım benim dadım anamdır.
من نخواهم دایه مادر خوشترست ** موسیام من دایهی من مادرست
Ben, aynı lutfunu vasıtayla elde etmek istemem. Çünkü bu ilgi, nicelerin helakine sebep oldu.
من نخواهم لطف مه از واسطه ** که هلاک قوم شد این رابطه
Yahut da bulut, Tanrı yolunda yok olur da artık ayın yüzüne perdelik etmez.
یا مگر ابری شود فانی راه ** تا نگردد او حجاب روی ماه
Suretini yokluk şeklinde gösterir. Peygamberlerle velilerin tenleri gibi.
صورتش بنماید او در وصف لا ** همچو جسم انبیا و اولیا
O çeşit bulut, perdelik etmez. Hatta mana bakımından perdelik etmesi bile faydalıdır. 705
آنچنان ابری نباشد پردهبند ** پردهدر باشد به معنی سودمند
Nitekim aydın sabahta katralar yağar, fakat gökte bulut yoktur.
آنچنان که اندر صباح روشنی ** قطره میبارید و بالا ابر نی
O yağmur yağışı Peygamberin mucizesi idi. Bulut mahvoldu, gökyüzü rengini aldı.
معجزهی پیغامبری بود آن سقا ** گشته ابر از محو همرنگ سما
Buluttu ama ondan bulut huyu gitmişti. Aşığın bedeni de sabırla böyle olur işte.
بود ابر و رفته از وی خوی ابر ** این چنین گردد تن عاشق به صبر
Bedendir ama bedenliği kaybolmuştur, değişmiştir, ondan renk de gitmiştir, koku da.
تن بود اما تنی گم گشته زو ** گشته مبدل رفته از وی رنگ و بو
Kanat başkasının, baş bana lazım. Baş, duygu, görgü yurdudur ve bedenin direğidir. 710
پر پی غیرست و سر از بهر من ** خانهی سمع و بصر استون تن
Başkasının avı için can feda etmeyi mutlak küfür, hayırdan ümitsizlik bil.
جان فدا کردن برای صید غیر ** کفر مطلق دان و نومیدی ز خیر
Kendine gel, dudu kuşlarının önündeki şekere benzeme. Zehire benze de ziyandan kurtul.
هین مشو چون قند پیش طوطیان ** بلک زهری شو شو آمن از زیان
Yahut da neşelen hitabını duymak için kendini köpeklerin önündeki ölüye benzet.
یا برای شادباشی در خطاب ** خویش چون مردار کن پی کلاب
Hızır da bu gemiyi, zaptedecek kimseden kurtarmak için deldi.
پس خضر کشتی برای این شکست ** تا که آن کشتی ز غاصب باز رست
“Yokluk benim iftiharımdır” sözü, onun için yüce bir söz oldu, tamahkarlardan gani Tanrı’ya kaçmama yol açtı. 715
فقر فخری بهر آن آمد سنی ** تا ز طماعان گریزم در غنی
Mamurelerde oturanların hırsından kurtulmak için defineleri, yıkık yerlere gömerler.
گنجها را در خرابی زان نهند ** تا ز حرص اهل عمران وا رهند
Kanadını yolmayı bilmiyorsan yürü, halvete gir de bütün kanatlarını şuna buna harcatma.
پر نتانی کند رو خلوت گزین ** تا نگردی جمله خرج آن و این
Çünkü sen hem lokmasın, hem lokmayı yiyen. Ey can, aklını başına al, hem yiyorsun hem yeniyorsun!
زآنک تو هم لقمهای هم لقمهخوار ** آکل و ماکولی ای جان هوشدار
Tanrı’dan başka her şey hem yer hem yenir. Çekirge avlamakta olan ve ardında onu avlamaya kalkışan aç doğan kuşundan gafil bulunan kuş gibi. Şimdi ey Ademoğlu, sen yiyor ve avlanıyorsun ama seni de avlayacak ve yiyecek olandan emin olma. Onu baş gözüyle göremiyorsan can ve ibret gözüyle gör de sırrın gözü açılsın
در بیان آنک ما سوی الله هر چیزی آکل و ماکولست همچون آن مرغی کی قصد صید ملخ میکرد و به صید ملخ مشغول میبود و غافل بود از باز گرسنه کی از پس قفای او قصد صید او داشت اکنون ای آدمی صیاد آکل از صیاد و آکل خود آمن مباش اگر چه نمیبینیش به نظر چشم به نظر دلیل و عبرتش میبین تا چشم نیز باز شدن
Bir kuşcağız kurt avlıyordu kedi fırsat bulup onu kapıverdi.
مرغکی اندر شکار کرم بود ** گربه فرصت یافت او را در ربود
Yiyordu, yeniyordu, fakat kendisi avlanırken başka bir avcıdan haberi bile yoktu. 720
آکل و ماکول بود و بیخبر ** در شکار خود ز صیادی دگر