- Yiyordu, yeniyordu, fakat kendisi avlanırken başka bir avcıdan haberi bile yoktu. 720
- آکل و ماکول بود و بیخبر ** در شکار خود ز صیادی دگر
- Hırsız, bir kumaşı çalmaktadır ama şahne de, hırsızın düşmanları ile beraber ardındadır.
- دزد گرچه در شکار کالهایست ** شحنه با خصمانش در دنبالهایست
- Hırsızın aklı, pılı pırtıda, kilitte ve kapıdadır. Şahneden ve seher çağından ah edeceğinden gafildir.
- عقل او مشغول رخت و قفل و در ** غافل از شحنهست و از آه سحر
- Sevdasına öyle dalmıştır ki kendisini arayandan haberi bile yoktur.
- او چنان غرقست در سودای خود ** غافلست از طالب و جویای خود
- Bir ot, arı duru bir suyu içti mi derhal bir hayvan gelir, onu otlar yer.
- گر حشیش آب و هوایی میخورد ** معدهی حیوانش در پی میچرد
- O ot, hem yer, hem yenir. Tanrı’dan her varlık böyledir işte. 725
- آکل و ماکول آمد آن گیاه ** همچنین هر هستیی غیر اله
- Tanrı “Sizi doyurur, fakat kendi yemek yemez” Tanrı ne yenir ne yer. O, et ve deri değildir.
- و هو یطعمکم و لا یطعم چو اوست ** نیست حق ماکول و آکل لحم و پوست
- Yiyen ve yenilen, pusuya gizlenmiş bulunan bir yiyiciden nasıl emin olabilir?
- آکل و ماکول کی ایمن بود ** ز آکلی که اندر کمین ساکن بود
- Yenen şeylerin emin olması, sonunda yas ve matem verir. Yürü, yemeyen içmeyen Tanrı’nın tapısına git.
- امن ماکولان جذوب ماتمست ** رو بدان درگاه کو لا یطعم است
- Her hayal, başka bir hayali yemekte, her düşünce, başka bir düşünceyi otlamaktadır.
- هر خیالی را خیالی میخورد ** فکر آن فکر دگر را میچرد
- Hayalden geçemiyorsun, yahut da uyuyup ondan kurtulamıyorsun. 730
- تو نتانی کز خیالی وا رهی ** یا بخسپی که از آن بیرون جهی
- Düşünce arıdır, uykunsa su. Uyusan bile uyandın mı yine başına üşüşür.
- فکر زنبورست و آن خواب تو آب ** چون شوی بیدار باز آید ذباب
- Nice hayal arılar uçuşup durur, seni bu yana o yana çekiştirir.
- چند زنبور خیالی در پرد ** میکشد این سو و آن سو میبرد
- Bu hayal, yiyenlerin en aşağılığıdır. Öbürlerini ise ululuk ıssı Tanrı bilir.
- کمترین آکلانست این خیال ** وآن دگرها را شناسد ذوالجلال
- Kendine gel de o kaba ve haşin yiyiciler bölüğünden kaç. “Seni biz koruruz” diyen Tanrı’ya sığın.
- هین گریز از جوق اکال غلیظ ** سوی او که گفت ما ایمت حفیظ
- Yahut da o koruyucuya koşup kurtulmak elinden gelmiyorsa o koruma sıfatını kazanan kişiye kaç. 735
- یا به سوی آن که او آن حفظ یافت ** گر نتانی سوی آن حافظ شتافت
- Elini pirden başkasına verme. Pirin elini tutan Tanrı’dır.
- دست را مسپار جز در دست پیر ** حق شدست آن دست او را دستگیر
- Senin kocalmış aklın, çocukluğu huy edinmiştir, nefis civarında bu huyu kazanmıştır. O, perde altındadır.
- پیر عقلت کودکی خو کرده است ** از جوار نفس که اندر پرده است
- Kamil bir aklı, aklına arkadaş et de aklın, o kötü huydan vazgeçsin.
- عقل کامل را قرین کن با خرد ** تا که باز آید خرد زان خوی بد
- Elini onun eline verdin mi yiyicilerin elinden kurtulursun.
- چونک دست خود به دست او نهی ** پس ز دست آکلان بیرون جهی
- Tanrı, “Tanrı eli onların ellerinin üstündedir” dedi ya, işte senin elin de o biat ehlinin eli olur. 740
- دست تو از اهل آن بیعت شود ** که یدالله فوق ایدیهم بود
- Elini pirin eline verdin, o her şeyi bilen ulu pire uydun mu, kurtuldun demektir.
- چون بدادی دست خود در دست پیر ** پیر حکمت که علیمست و خطیر
- Çünkü o, ey mürit, vaktinin peygamberidir... Peygamberin nuru ondan zuhur eder.
- کو نبی وقت خویشست ای مرید ** تا ازو نور نبی آید پدید
- Ona uydun, onun elini tuttun mu Hudeybiye’de bulunup Peygambere biat eden sahabeden olursun.
- در حدیبیه شدی حاضر بدین ** وآن صحابهی بیعتی را همقرین
- Cennetle muştulanan o on kişiden sayılırsın, halis ve potada erise bile ayarı düşmez altına dönersin.
- پس ز ده یار مبشر آمدی ** همچو زر دهدهی خالص شدی