- Yahut da o koruyucuya koşup kurtulmak elinden gelmiyorsa o koruma sıfatını kazanan kişiye kaç. 735
- یا به سوی آن که او آن حفظ یافت ** گر نتانی سوی آن حافظ شتافت
- Elini pirden başkasına verme. Pirin elini tutan Tanrı’dır.
- دست را مسپار جز در دست پیر ** حق شدست آن دست او را دستگیر
- Senin kocalmış aklın, çocukluğu huy edinmiştir, nefis civarında bu huyu kazanmıştır. O, perde altındadır.
- پیر عقلت کودکی خو کرده است ** از جوار نفس که اندر پرده است
- Kamil bir aklı, aklına arkadaş et de aklın, o kötü huydan vazgeçsin.
- عقل کامل را قرین کن با خرد ** تا که باز آید خرد زان خوی بد
- Elini onun eline verdin mi yiyicilerin elinden kurtulursun.
- چونک دست خود به دست او نهی ** پس ز دست آکلان بیرون جهی
- Tanrı, “Tanrı eli onların ellerinin üstündedir” dedi ya, işte senin elin de o biat ehlinin eli olur. 740
- دست تو از اهل آن بیعت شود ** که یدالله فوق ایدیهم بود
- Elini pirin eline verdin, o her şeyi bilen ulu pire uydun mu, kurtuldun demektir.
- چون بدادی دست خود در دست پیر ** پیر حکمت که علیمست و خطیر
- Çünkü o, ey mürit, vaktinin peygamberidir... Peygamberin nuru ondan zuhur eder.
- کو نبی وقت خویشست ای مرید ** تا ازو نور نبی آید پدید
- Ona uydun, onun elini tuttun mu Hudeybiye’de bulunup Peygambere biat eden sahabeden olursun.
- در حدیبیه شدی حاضر بدین ** وآن صحابهی بیعتی را همقرین
- Cennetle muştulanan o on kişiden sayılırsın, halis ve potada erise bile ayarı düşmez altına dönersin.
- پس ز ده یار مبشر آمدی ** همچو زر دهدهی خالص شدی
- Bu bilelik doğrudur çünkü insan kimi severse ona eşittir. 745
- تا معیت راست آید زانک مرد ** با کسی جفتست کو را دوست کرد
- Bu alemde de onunladır, o alemde de. Bu, huyları güzel Ahmet’in hadisidir.
- این جهان و آن جهان با او بود ** وین حدیث احمد خوشخو بود
- Dedi ki: “İnsan sevdiği ile beraberdir” Kalp dilediğinden ayrılmaz.
- گفت المرء مع محبوبه ** لا یفک القلب من مطلوبه
- Nerede tuzak ve yem varsa orada az otur. Yürü ey arık kötürüm, kendin gibi arık kötürümleri gör!
- هر کجا دامست و دانه کم نشین ** رو زبونگیرا زبونگیران ببین
- Ey zebunların zebunu, şunu da bil ki, el, elin üstündedir el üstünde el vardır.
- ای زبونگیر زبونان این بدان ** دست هم بالای دستست ای جوان
- Ne şaşılacak şey, sen hem zebunsun, hem de zebunların elini tutmaya çalışıyorsun. Hem avsın hem de avlamayı diliyorsun. 750
- تو زبونی و زبونگیر ای عجب ** هم تو صید و صیدگیر اندر طلب
- Onların önüne ardına set olma. Çünkü, sen düşmanı görmezsin ama o düşman ortadadır.
- بین ایدی خلفهم سدا مباش ** که نبینی خصم را وآن خصم فاش
- Avcılık hırsı, insanı kendi avlanacağından gafil kılar. Erlik gösterir ama yüreksizdir.
- حرص صیادی ز صیدی مغفلست ** دلبریی میکند او بیدلست
- İstekte bir kuştan aşağı olma. Serçe kuşu bile önüne ardına bakınır.
- تو کم از مرغی مباش اندر نشید ** بین ایدی خلف عصفوری بدید
- Yemin bulunduğu yere geldi mi önüne ardına kaç kere dolanır.
- چون به نزد دانه آید پیش و پس ** چند گرداند سر و رو آن نفس
- Acaba der, önümde ardımda bir avcı var mı? Varsa onun korkusu ile şu lokmadan el çekmem gerek. 755
- کای عجب پیش و پسم صیاد هست ** تا کشم از بیم او زین لقمه دست
- Kötülerin hikayelerini gör, hallerine bak. Eşinin dostunun ölümlerinden ibret al.
- تو ببین پس قصهی فجار را ** پیش بنگر مرگ یار و جار را
- Onları silahsız, pusatsız nasıl helak etti? Bir bak. O, herhalde senin yanındadır.
- که هلاکت دادشان بیآلتی ** او قرین تست در هر حالتی
- Tanrı işkence yapar ama gürzle elle değil. Bil ki Tanrı, elsiz hüküm sürer, ferman yürütür.
- حق شکنجه کرد و گرز و دست نیست ** پس بدان بیدست حق داورکنیست
- Tanrı varsa hani, nerede? Diyen işkenceye uğradı mı vardır, odur diye ikrar eder.
- آنک میگفتی اگر حق هست کو ** در شکنجه او مقر میشد که هو