- Onları silahsız, pusatsız nasıl helak etti? Bir bak. O, herhalde senin yanındadır.
- که هلاکت دادشان بیآلتی ** او قرین تست در هر حالتی
- Tanrı işkence yapar ama gürzle elle değil. Bil ki Tanrı, elsiz hüküm sürer, ferman yürütür.
- حق شکنجه کرد و گرز و دست نیست ** پس بدان بیدست حق داورکنیست
- Tanrı varsa hani, nerede? Diyen işkenceye uğradı mı vardır, odur diye ikrar eder.
- آنک میگفتی اگر حق هست کو ** در شکنجه او مقر میشد که هو
- Tanrı varlığı şaşılacak bir şey, akıldan uzak diyen, gözyaşları döker de ey bana benden yakın Tanrı diye yalvarmaya koyulur. 760
- آنک میگفت این بعیدست و عجیب ** اشک میراند و همی گفت ای قریب
- Tuzaktan kaçmak vaciptir, fakat senin tuzağın kanadına yapışıktır.
- چون فرار از دام واجب دیده است ** دام تو خود بر پرت چفسیده است
- İşte onun için ben, bu menhus tuzağın mıhını çekip çıkarıyorum; murada erişmek için dilimi, damağımı acıtmamak istiyorum.
- بر کنم من میخ این منحوس دام ** از پی کامی نباشم طلخکام
- Bu sözü, senin aklına uygun söyledim. Anla da arayıp taramadan yüz çevirme.
- درخور عقل تو گفتم این جواب ** فهم کن وز جست و جو رو بر متاب
- Hırs ve hasetten ibaret olan şu bağı çöz. Ebuleheb’in karısının boynundaki hurma ipini düşün.
- بسکل این حبلی که حرص است و حسد ** یاد کن فی جیدها حبل مسد
- Halil aleyhisselamın kuzgunu öldürmesindeki sebep. Bunun müridi helak eden kötü sıfatlardan hangisinin giderilmesine işaret olduğu
- صفت کشتن خلیل علیهالسلام زاغ را کی آن اشارت به قمع کدام صفت بود از صفات مذمومهی مهلکه در مرید
- Ne bu sözün sonu vardır, ne de bu söz bitip tükenir. Ey Tanrı Halil’i, kuzgunu neden öldürdün? 765
- این سخن را نیست پایان و فراغ ** ای خلیل حق چرا کشتی تو زاغ
- Buyruğa uydun doğru. Fakat bu buyruğun hikmeti neydi? Onun sırlarından birazcığını göstermek gerek.
- بهر فرمان حکمت فرمان چه بود ** اندکی ز اسرار آن باید نمود
- Kara kuzgunun gaa diye bağırması, dünyada daima uzun bir ömür istemesindendir.
- کاغ کاغ و نعرهی زاغ سیاه ** دایما باشد به دنیا عمرخواه
- İblis gibi tek ve pak Tanrı’dan kıyamete kadar dünya hayatını ister.
- همچو ابلیس از خدای پاک فرد ** تا قیامت عمر تن درخواست کرد
- İblis de “Beni kıyamet gününe kadar yaşat “ dedi. Keşke, “Rabbimiz, tövbe ettik” deseydi.
- گفت انظرنی الی یوم الجزا ** کاشکی گفتی که تبنا ربنا
- Tövbesiz ömür, baştanbaşa can çekişmedir. Hazır olan kaçılmayan ölüm, Tanrı’dan gafil olmaktır. 770
- عمر بی توبه همه جان کندنست ** مرگ حاضر غایب از حق بودنست
- Hakla olunca ömür de, ölüm de... ikisi de hoştur. Fakat Tanrı’sız abıhayat bile ateştir.
- عمر و مرگ این هر دو با حق خوش بود ** بیخدا آب حیات آتش بود
- Öyle bir tapıdan daima ömür istemesi de lanet tesiriyledir.
- آن هم از تاثیر لعنت بود کو ** در چنان حضرت همیشد عمرجو
- Tanrı’dan, ondan başkasını istemek, görünüşte istenen şeyin artmasını stemektir, ama hakikatte onun tamamı ile eksilmesini dilemektir.
- از خدا غیر خدا را خواستن ** ظن افزونیست و کلی کاستن
- Hele ayrılık ve yabancılıkla geçen ömür yok mu? Bu adeta aslanın huzurunda tilkilik taslamaya benzer.
- خاصه عمری غرق در بیگانگی ** در حضور شیر روبهشانگی
- Bana daha fazla ömür ver de daha gerisin geri gideyim; mühletini uzat da daha aşağılık bir hale geleyim demektir. 775
- عمر بیشم ده که تا پستر روم ** مهلم افزون کن که تا کمتر شوم
- Nihayet o, lanete nişane olur. Lanet isteyen kişiyse kötü bir kişidir.
- تا که لعنت را نشانه او بود ** بد کسی باشد که لعنتجو بود
- Hoş ömür, yakınlık aleminden can beslemektir. Kuzgunun ömrü ise pislik yemek içindir.
- عمر خوش در قرب جان پروردنست ** عمر زاغ از بهر سرگین خوردنست
- Bana fazla ömür ver ki pislik yiyeyim, daima bana bunu ver ki benim yaradılışım kötüdür demektedir.
- عمر بیشم ده که تا گه میخورم ** دایم اینم ده که بس بدگوهرم
- O ağzı kokan kuzgun, eğer pislik yemeseydi beni kuzgun huyundan kurtar diye yalvarırdı.
- گرنه گه خوارست آن گندهدهان ** گویدی کز خوی زاغم وا رهان
- Ey toprağı altına çeviren, bir başka toprağı da insanlar babası yapan Tanrı! 780
- ای مبدل کرده خاکی را به زر ** خاک دیگر را بکرده بوالبشر
- Senin işin, eşyayı olduğu halden çevirmek, ihsan ve lutüflarda bulunmaktır, benim işimse yanlışa düşmek, unutmak ve hata etmektir.
- کار تو تبدیل اعیان و عطا ** کار من سهوست و نسیان و خطا