English    Türkçe    فارسی   

5
987-1011

  • Güneşin ışığı gitti mi her duvar, kapkara, karanlık bir halde kala kalır.
  • Güzellerin yüzünde insanı hayran eden nur, üç renkli camdan vuran güneşin ışığıdır.
  • Renk,renk camlar o nuru bize çeşit renkli göstermededir.
  • Renk,renk camlar kalmadı mı, o vakitler seni renksiz nur hayran eder. 990
  • Nuru, camsız görmeyi adet edin de cam kırılınca kör kalmayasın.
  • Öğrenilmiş, bellenmiş bilgiye kani olmuş, gözünü başkasının nuru ile aydınlatmışsın.
  • O da, o ışığı iğreti aldığını bilesin diye senden mumunu kapıverir.
  • Fakat sen şükreder, çalışıp çabalarsan gam yeme. Sana bunun gibi yüzlercesini verir.
  • Şükretmiyorsan artık kan ağla. Çünkü o güzellik kafirden ayrılmıştır. 995
  • Küfre ümmet olanların işleri borçtur. İmana ümmet olanların kalpleri temizdir, özleri halistir.
  • Şükür etmeyenden güzellikte kaybolur, hüner ve sanat da. Artık bir daha ondan bir eser bile göremez.
  • Akrabalık akraba olmayış, şükür ve sevgi, öyle bir gider ki bir daha aklına bile gelmez.
  • Ey kafirler, “Yaptıkları işledikleri boştur” ayeti, her murada erişmiş kişinin elinden o muradın, o maksadın çıkıp gitmesidir.
  • Yalnız şükür ehliyle vefa sahiplerinin elde ettikleri kaybolmaz. Çünkü devlet, onların arkalarındadır. 1000
  • Elden giden devlet, nereden kuvvet verecek? İnsana kuvvet ve kudret, gelecek devletten gelir.
  • “Borç verin” emrine uy da bu devletten borç ver. Bu suretle önünde yüzlerce devlet görürsün.
  • Bu içilen şeyden, biraz iç de önünde kevser havuzunu bulasın.
  • Vefa toprağına bir yudumcuk döken kişiden devlet avı, nasıl olur da kaçabilir?
  • Tanrı, onları gönüllerini hoş eder. “Özleri doğrulmuştur halistir” Tanrı, onlara ihsan ettikleri şeyleri, o şeyler mahvolup bittikten sonra yine ihsan eder. 1005
  • Ey ecel, ey köyü yağmalayan , bu şükreden kullardan ne aldıysan geri ver der.
  • Ecel verir, verir ama onu kabul etmezler. Çünkü can nimetleriyle nimetlenmişlerdir.
  • Biz sofiyiz, hırkalarımızı attık. Mademki oynayıp yutulduk, artık geri almayız.
  • Biz, verdiğimiz şeylere karşılık ihsanlar elde ettik; bizden ihtiyaç, hırs ve garez gitti.
  • Tuzlu ve helak edici sudan çıktık, arı duru suya, kevser kaynağına atıldık. Ey alem başkalarına ettiğin şeyler, vefasızlıktır, hiledir, aşırı nazdır. 1010
  • Biz, verdiğimiz şeylere karşılık ihsanlar elde ettik bütün onları, senin başına döktük.