Öğrenilmiş, bellenmiş bilgiye kani olmuş, gözünü başkasının nuru ile aydınlatmışsın.
قانعی با دانش آموخته ** در چراغ غیر چشم افروخته
O da, o ışığı iğreti aldığını bilesin diye senden mumunu kapıverir.
او چراغ خویش برباید که تا ** تو بدانی مستعیری نیفتا
Fakat sen şükreder, çalışıp çabalarsan gam yeme. Sana bunun gibi yüzlercesini verir.
گر تو کردی شکر و سعی مجتهد ** غم مخور که صد چنان بازت دهد
Şükretmiyorsan artık kan ağla. Çünkü o güzellik kafirden ayrılmıştır.995
ور نکردی شکر اکنون خون گری ** که شدست آن حسن از کافر بری
Küfre ümmet olanların işleri borçtur. İmana ümmet olanların kalpleri temizdir, özleri halistir.
امة الکفران اضل اعمالهم ** امة الایمان اصلح بالهم
Şükür etmeyenden güzellikte kaybolur, hüner ve sanat da. Artık bir daha ondan bir eser bile göremez.
گم شد از بیشکر خوبی و هنر ** که دگر هرگز نبیند زان اثر
Akrabalık akraba olmayış, şükür ve sevgi, öyle bir gider ki bir daha aklına bile gelmez.
خویشی و بیخویشی و سکر وداد ** رفت زان سان که نیاردشان به یاد
Ey kafirler, “Yaptıkları işledikleri boştur” ayeti, her murada erişmiş kişinin elinden o muradın, o maksadın çıkıp gitmesidir.
که اضل اعمالهم ای کافران ** جستن کامست از هر کامران
Yalnız şükür ehliyle vefa sahiplerinin elde ettikleri kaybolmaz. Çünkü devlet, onların arkalarındadır.1000
جز ز اهل شکر و اصحاب وفا ** که مریشان راست دولت در قفا
Elden giden devlet, nereden kuvvet verecek? İnsana kuvvet ve kudret, gelecek devletten gelir.
دولت رفته کجا قوت دهد ** دولت آینده خاصیت دهد
“Borç verin” emrine uy da bu devletten borç ver. Bu suretle önünde yüzlerce devlet görürsün.
قرض ده زین دولت اندر اقرضوا ** تا که صد دولت ببینی پیش رو
Bu içilen şeyden, biraz iç de önünde kevser havuzunu bulasın.
اندکی زین شرب کم کن بهر خویش ** تا که حوض کوثری یابی به پیش
Vefa toprağına bir yudumcuk döken kişiden devlet avı, nasıl olur da kaçabilir?
جرعه بر خاک وفا آنکس که ریخت ** کی تواند صید دولت زو گریخت
Tanrı, onları gönüllerini hoş eder. “Özleri doğrulmuştur halistir” Tanrı, onlara ihsan ettikleri şeyleri, o şeyler mahvolup bittikten sonra yine ihsan eder.1005
خوش کند دلشان که اصلح بالهم ** رد من بعد التوی انزالهم
Ey ecel, ey köyü yağmalayan , bu şükreden kullardan ne aldıysan geri ver der.
ای اجل وی ترک غارتساز ده ** هر چه بردی زین شکوران باز ده
Ecel verir, verir ama onu kabul etmezler. Çünkü can nimetleriyle nimetlenmişlerdir.
وا دهد ایشان بنپذیرند آن ** زانک منعم گشتهاند از رخت جان
Biz sofiyiz, hırkalarımızı attık. Mademki oynayıp yutulduk, artık geri almayız.
صوفییم و خرقهها انداختیم ** باز نستانیم چون در باختیم
Biz, verdiğimiz şeylere karşılık ihsanlar elde ettik; bizden ihtiyaç, hırs ve garez gitti.
ما عوض دیدیم آنگه چون عوض ** رفت از ما حاجت و حرص و غرض
Tuzlu ve helak edici sudan çıktık, arı duru suya, kevser kaynağına atıldık. Ey alem başkalarına ettiğin şeyler, vefasızlıktır, hiledir, aşırı nazdır. 1010
ز آب شور و مهلکی بیرون شدیم ** بر رحیق و چشمهی کوثر زدیم
Biz, verdiğimiz şeylere karşılık ihsanlar elde ettik bütün onları, senin başına döktük.
آنچ کردی ای جهان با دیگران ** بیوفایی و فن و ناز گران
Çünkü biz savaşa girmiş, savaşa girmiş savaşta şehit olmuş erleriz derler.
بر سرت ریزیم ما بهر جزا ** که شهیدیم آمده اندر غزا
Sen de bu suretle bil ki pak Tanrı’nın yürekli ve yiğit öyle kulları vardır ki,
تا بدانی که خدای پاک را ** بندگان هستند پر حمله و مری
Dünya yalanının bıyığını koparırlar, otağlarını yardım burcunun ta üstüne kurarlar.
سبلت تزویر دنیا بر کنند ** خیمه را بر باروی نصرت زنند
Bu şehitler yine yeni baştan gazi olurlar. Bu tutsaklar yine yardım elde ederler. 1015
این شهیدان باز نو غازی شدند ** وین اسیران باز بر نصرت زدند
Sonra yine yeni baştan yokluktan baş gösterirler de anadan doğma kör değilsen gör derler.
سر برآوردند باز از نیستی ** که ببین ما را گر اکمه نیستی