English    Türkçe    فارسی   

6
108-132

  • Yedi mavi gök, onun kulluğundadır. Bir çavuşa benzeyen ay, onun derdiyle yanmada, erimededir.
  • Zühre, bir şey soracak oldu mu ona el atar, Müşteri can nakdini eline alıp huzurunda durur.
  • Zühal, onun elini öpme havasındadır ama kendisini bu devlete lâyık görmez. 110
  • Merih onun yüzünden elini ayağını incitmiş, Utarit onun vasfından yüzlerce kalem kırmıştır.
  • Bütün bu yıldızlar, müneccimle, ey canı bırakıp rengi seçen!
  • Can odur,bizse hep rengiz, sayılar ve yazılarız. Onun düşünce yıldızı, bütün yıldızların canıdır diye savaşmaktadır.
  • Düşünce de nerede? O makam, tamamıyla pâk nurdur. Ey düşüncelere kapılan, bu düşünce lâfı senin için söylenmiştir.
  • Her yıldızın yücelerde bir evi vardır ama bizim yıldızımız, hiçbir eve sığmaz. 115
  • Yeri, yurdu yakan şey, nasıl olur da mekâna sığar? Haddi olmayan nur, nasıl olur da hadde girer?
  • Fakat sevdalı ve bir zayıf kişi anlasın diye bir örnek verir, bir suretle tasvir ederler.
  • O şey, örnektir, onun misli değil. Bu örneği de donmuş kalmış akıl, bunu anlasın diye getirirler.
  • Akıl keskindir ama ayağı gevşektir. Çünkü gönlü yıkıktır, bedeni sağlam.
  • Bu çeşit aklı olanların akılları, neye takılırsa sımsıkı takılır ama şehveti bırakmayı hiç mi hiç düşünmezler. 120
  • Dâva zamanı göğüsleri doğuya benzer, fakat takva zamanı sabırları, âdeta bir şimşektir.
  • Her biri hünerlerle kendini gösterir, âlim geçinir. Fakat vefa vaktinde âlem gibi vefasızdır.
  • Kendini görme zamanında cihana sığmaz, fakat ekmek gibi boğazda, mide de kaybolur gider.
  • Fakat yine de bütün bu vasıflar iyidir... İyilik aradı mı insanda kötü şey kalmaz ki.
  • Meni, benliğinde kaldıkça kokuşur, pis olur. Fakat cana ulaştı mı aydınlık âlemini bulur. 125
  • Cansız şey, nebatata yüz tuttu mu, baht ağacından hayat biter.
  • Canlıya yüz tutan nebat, Hızır gibi âbıhayat kaynağından içer.
  • Can da canana yüz tutarsa pılısını pırtısını sonsuz ömür iklimine çeker götürür.
  • Birisinin , vaaz eden bir hocaya “Bir borcun üstüne oturmuş olan kuşun başı mı daha üstün ve yücedir, yoksa kuyruğu mu” diye sorması, vaaz edenin de,soran adamın anlayışına göre cevap vermesi.
  • Bir gün bilgisiz bir adam, vaaz eden birine sordu: Mimberde senden daha yüce söz söyleyen, senden daha güzel vaaz eden bir adam bile yok.
  • Sana bir sorum var; ey akıllı er, bu mecliste sualime cevap ver. 130
  • Bir kale burcunun üstüne bir kuş otursa başı mı daha üstündür, kuyruğu mu?
  • Vaaz eden dedi ki: Yüzü şehre, kuyruğu köyeyse yüzü, bil ki kuyruğundan üstündür.