- Geceleyin geceye yavaşlık hususunda ders verir. Sıkıntının yavaş yavaş açılacağını gösterir. 1210
- درس گوید شب به شب تدریج را ** در تانی بر دهد تفریج را
- Yavaşlıkla ey ham aceleci der, dama dayanan merdivenden basamak basamak çıkılır.
- در تانی گوید ای عجول خام ** پایهپایه بر توان رفتن به بام
- Tencereye yavaş ve ustaca kayna, delice kaynayan yemekten hayır gelmez der.
- دیگ را تدریج و استادانه جوش ** کار ناید قلیهی دیوانه جوش
- Allah, âlemi bir kere Kün demekle yaratmaya kadir mi değildi? Bunda şüphe mi var?
- حق نه قادر بود بر خلق فلک ** در یکی لحظه به کن بیهیچ شک
- Peki neden bu yaratış, altı gün sürdü; her gün de tam bin yıl kadardı?
- پس چرا شش روز آن را درکشید ** کل یوم الف عام ای مستفید
- Neden çocuk dokuz ayda yaratılmada? Çünkü padişahların âdeti bir şeyi yavaşlıkla yapmaktır. 1215
- خلقت طفل از چه اندر نه مهاست ** زانک تدریج از شعار آن شهاست
- Neden Âdem’in yaratılışı kırk sabah sürdü, yavaş yavaş o balçığı insan haline getirdi?
- خلقت آدم چرا چل صبح بود ** اندر آن گل اندکاندک میفزود
- Allah, senin gibi aceleci değildir a ham adam. Sen, şimdi sıçrayıp koştun; çocuk olduğun halde kendini şeyh göstermedesin.
- نه چو تو ای خام که اکنون تاختی ** طفلی و خود را تو شیخی ساختی
- Kabak gibi her şeyin üstüne çıktın. Nerede sen de savaşta direnecek ayak
- بر دویدی چون کدو فوق همه ** کو ترا پای جهاد و ملحمه
- Ağaçlara, duvarlara dayandın, kabak gibi yukarı çıktın a kelceğiz!
- تکیه کردی بر درختان و جدار ** بر شدی ای اقرعک هم قرعوار
- Önce bineğin, usul boylu selvidir ama sonunda kupkuru, içi boş bir hale gelirsin! 1220
- اول ار شد مرکبت سرو سهی ** لیک آخر خشک و بیمغزی تهی
- A su kabağı, yeşil rengin tez sararır, çünkü o renk iğreti bir boyadır, aslında yok ki.
- رنگ سبزت زرد شد ای قرع زود ** زانک از گلگونه بود اصلی نبود
- Bir kocakarı çirkin suratındaki kılları yolar, yüzünü boyar,kızıllaştırırdı ama bir türlü olamazdı
- داستان آن عجوزه کی روی زشت خویشتن را جندره و گلگونه میساخت و ساخته نمیشد و پذیرا نمیآمد
- Doksan yaşında bir kocakarı vardı. Yüzü bumburuşuktu, rengi safran gibi sarıydı.
- بود کمپیری نودساله کلان ** پر تشنج روی و رنگش زعفران
- Yanağı, sofra altısının baş tarafları gibi kat kattı. Fakat erkek aşkından vazgeçmemişti.
- چون سر سفره رخ او توی توی ** لیک در وی بود مانده عشق شوی
- Dişleri dökülmüş, saçları süt gibi ağarmıştı. Boyu yay gibi bükülmüş, her duygusu değişmişti.
- ریخت دندانهاش و مو چون شیر شد ** قد کمان و هر حسش تغییر شد
- Böyle olduğu halde koca isteği ve şehvet hırsı hâlâ yerindeydi. Erkek avlamaya aşkı vardı da tuzağı paramparça olmuştu. 1225
- عشق شوی و شهوت و حرصش تمام ** عشق صید و پارهپاره گشته دام
- Vakitsiz öten bir horoza, yolsuz, yolcusuz bir yola benziyordu. Kızgın ateşe konmuş boş bir tencereydi sanki.
- مرغ بیهنگام و راه بیرهی ** آتشی پر در بن دیگ تهی
- Meydana âşıktı, fakat ne atı vardı, ne ayağı. Düdük çalmaya sevdalıydı, fakat ne dudağı vardı ne zurnası!
- عاشق میدان و اسپ و پای نی ** عاشق زمر و لب و سرنای نی
- İhtiyarlıkta Allahm, kâfire bile hırs vermesin. Bu hırsı Allah kime verdiyse ne kötüdür o kul!
- حرص در پیری جهودان را مباد ** ای شقیی که خداش این حرص داد
- Köpek kocaldı, dişleri döküldü mü adamlara salamaz, ancak pisliğe, gübreye salar.
- ریخت دندانهای سگ چون پیر شد ** ترک مردم کرد و سرگینگیر شد
- Öyle olduğu halde şu altmış yaşındaki köpeklere bak ki her an köpek dişleri biraz daha keskinleşmede. 1230
- این سگان شصت ساله را نگر ** هر دمی دندان سگشان تیزتر
- İhtiyar köpeğin, derisinden tüyler dökülür; fakat şu ipekler giymiş kart köpeklere bak bir kere de!
- پیر سگ را ریخت پشم از پوستین ** این سگان پیر اطلسپوش بین
- Bu köpeklerin aşkı da alt yanlarıyla paraya, hırsları da. Kocaldıkça da bu aşkları artıyor, hele bak şu köpek soylarına!
- عشقشان و حرصشان در فرج و زر ** دم به دم چون نسل سگ بین بیشتر
- Böyle ömür cehennem sermayesi. Gazap kasaplarına salhane.
- این چنین عمری که مایهی دوزخ است ** مر قصابان غضب را مسلخ است
- Ömrün uzun olsun dediler mi hoşlanır, güler de ağzı açık kalır.
- چون بگویندش که عمر تو دراز ** میشود دلخوش دهانش از خنده باز