- Neden çocuk dokuz ayda yaratılmada? Çünkü padişahların âdeti bir şeyi yavaşlıkla yapmaktır. 1215
- خلقت طفل از چه اندر نه مهاست ** زانک تدریج از شعار آن شهاست
- Neden Âdem’in yaratılışı kırk sabah sürdü, yavaş yavaş o balçığı insan haline getirdi?
- خلقت آدم چرا چل صبح بود ** اندر آن گل اندکاندک میفزود
- Allah, senin gibi aceleci değildir a ham adam. Sen, şimdi sıçrayıp koştun; çocuk olduğun halde kendini şeyh göstermedesin.
- نه چو تو ای خام که اکنون تاختی ** طفلی و خود را تو شیخی ساختی
- Kabak gibi her şeyin üstüne çıktın. Nerede sen de savaşta direnecek ayak
- بر دویدی چون کدو فوق همه ** کو ترا پای جهاد و ملحمه
- Ağaçlara, duvarlara dayandın, kabak gibi yukarı çıktın a kelceğiz!
- تکیه کردی بر درختان و جدار ** بر شدی ای اقرعک هم قرعوار
- Önce bineğin, usul boylu selvidir ama sonunda kupkuru, içi boş bir hale gelirsin! 1220
- اول ار شد مرکبت سرو سهی ** لیک آخر خشک و بیمغزی تهی
- A su kabağı, yeşil rengin tez sararır, çünkü o renk iğreti bir boyadır, aslında yok ki.
- رنگ سبزت زرد شد ای قرع زود ** زانک از گلگونه بود اصلی نبود
- Bir kocakarı çirkin suratındaki kılları yolar, yüzünü boyar,kızıllaştırırdı ama bir türlü olamazdı
- داستان آن عجوزه کی روی زشت خویشتن را جندره و گلگونه میساخت و ساخته نمیشد و پذیرا نمیآمد
- Doksan yaşında bir kocakarı vardı. Yüzü bumburuşuktu, rengi safran gibi sarıydı.
- بود کمپیری نودساله کلان ** پر تشنج روی و رنگش زعفران
- Yanağı, sofra altısının baş tarafları gibi kat kattı. Fakat erkek aşkından vazgeçmemişti.
- چون سر سفره رخ او توی توی ** لیک در وی بود مانده عشق شوی
- Dişleri dökülmüş, saçları süt gibi ağarmıştı. Boyu yay gibi bükülmüş, her duygusu değişmişti.
- ریخت دندانهاش و مو چون شیر شد ** قد کمان و هر حسش تغییر شد
- Böyle olduğu halde koca isteği ve şehvet hırsı hâlâ yerindeydi. Erkek avlamaya aşkı vardı da tuzağı paramparça olmuştu. 1225
- عشق شوی و شهوت و حرصش تمام ** عشق صید و پارهپاره گشته دام
- Vakitsiz öten bir horoza, yolsuz, yolcusuz bir yola benziyordu. Kızgın ateşe konmuş boş bir tencereydi sanki.
- مرغ بیهنگام و راه بیرهی ** آتشی پر در بن دیگ تهی
- Meydana âşıktı, fakat ne atı vardı, ne ayağı. Düdük çalmaya sevdalıydı, fakat ne dudağı vardı ne zurnası!
- عاشق میدان و اسپ و پای نی ** عاشق زمر و لب و سرنای نی
- İhtiyarlıkta Allahm, kâfire bile hırs vermesin. Bu hırsı Allah kime verdiyse ne kötüdür o kul!
- حرص در پیری جهودان را مباد ** ای شقیی که خداش این حرص داد
- Köpek kocaldı, dişleri döküldü mü adamlara salamaz, ancak pisliğe, gübreye salar.
- ریخت دندانهای سگ چون پیر شد ** ترک مردم کرد و سرگینگیر شد
- Öyle olduğu halde şu altmış yaşındaki köpeklere bak ki her an köpek dişleri biraz daha keskinleşmede. 1230
- این سگان شصت ساله را نگر ** هر دمی دندان سگشان تیزتر
- İhtiyar köpeğin, derisinden tüyler dökülür; fakat şu ipekler giymiş kart köpeklere bak bir kere de!
- پیر سگ را ریخت پشم از پوستین ** این سگان پیر اطلسپوش بین
- Bu köpeklerin aşkı da alt yanlarıyla paraya, hırsları da. Kocaldıkça da bu aşkları artıyor, hele bak şu köpek soylarına!
- عشقشان و حرصشان در فرج و زر ** دم به دم چون نسل سگ بین بیشتر
- Böyle ömür cehennem sermayesi. Gazap kasaplarına salhane.
- این چنین عمری که مایهی دوزخ است ** مر قصابان غضب را مسلخ است
- Ömrün uzun olsun dediler mi hoşlanır, güler de ağzı açık kalır.
- چون بگویندش که عمر تو دراز ** میشود دلخوش دهانش از خنده باز
- Böyle bir bedduayı dua sanır. Gözünü açmaz, kafasını bir türlü kaldırmaz. 1235
- این چنین نفرین دعا پندارد او ** چشم نگشاید سری بر نارد او
- Kıl ucu kadar ahret ahvalini görseydi, böyle diyene “Senin ömrün uzun olsun” derdi.
- گر بدیدی یک سر موی از معاد ** اوش گفتی این چنین عمر تو باد
- Bir yoksulun Geylân’lı birisine “Allah seni selâmetle evine barkına kavuştursun” diye dua etmesi
- داستان آن درویش کی آن گیلانی را دعا کرد کی خدا ترا به سلامت به خان و مان باز رساناد
- Ekmeğe tapan, bir erkek bir yoksul, bir zembilli dilenci, bir gün Geylân’lı zengin birisinden
- گفت یک روزی به خواجهی گیلیی ** نان پرستی نر گدا زنبیلیی
- Ekmek alınca dedi ki: Yarabbi sen bu kulunu hoşlukla, selâmetle evine barkına kavuştur.
- چون ستد زو نان بگفت ای مستعان ** خوش به خان و مان خود بازش رسان
- Geylân’lı kızıp a çirkin herif dedi, eğer ev bark, benim gördüğüm ev barksa oraya Allah, seni kavuştursun!
- گفت خان ار آنست که من دیدهام ** حق ترا آنجا رساند ای دژم