- Fakat vasıtasız olarak cana tesir ederse gizlice bir ilgiyle ilgilenir.
- گر ترا بر جان زند بیواسطه ** متصل گردد به پنهان رابطه
- Mucize ve kerametlerin cansız şeylere tesiri eğretidir,geçip gider.Fakat ruha tesiri daimidir, birbiri ardınca ulanır durur. 1305
- بر جمادات آن اثرها عاریهست ** از پی روح خوش متواریهست
- Bu suretle o cansız şeyden adamın gönlüne tesir eder. Ne hoştur hamur heyulası olmayan ekmek.
- تا از آن جامد اثر گیرد ضمیر ** حبذا نان بیهیولای خمیر
- Ne hoştur Mesih’in hiç eksilmeyen sofrası, ne hoştur Meryem’in bağsız, bahçesiz yetişen meyvesi.
- حبذا خوان مسیحی بیکمی ** حبذا بیباغ میوهی مریمی
- Kamil erin canından kopup gelen mucizeler, talibin canına, gönlüne hayat gibi tesir eder.
- بر زند از جان کامل معجزات ** بر ضمیر جان طالب چون حیات
- Mucize denizdir, nakıs kişiyse karada yaşayan kuş. Suda yaşayan kuş, helâk olmadan emindir.
- معجزه بحرست و ناقص مرغ خاک ** مرغ آبی در وی آمن از هلاک
- Her namahremin canını âciz eder, fakat hem dem olan kişinin canına kudret bağışlar. 1310
- عجزبخش جان هر نامحرمی ** لیک قدرتبخش جان همدمی
- İçinde bu kutluluğu bulamazsan her an zahirden istidlalde bulun.
- چون نیابی این سعادت در ضمیر ** پس ز ظاهر هر دم استدلال گیر
- Tesirler, insanın duygularında görünür durur. Bunlar, tesir edeni haber verirler.
- که اثرها بر مشاعر ظاهرست ** وین اثرها از مثر مخبرست
- Her ilâcın manâsı hakikati, her hünerin sanatı, sihri gibi gizlidir.
- هست پنهان معنی هر داروی ** همچو سحر و صنعت هر جادوی
- Fakat yaptığı işe ve eserlerine bakarsan hakikati gizli olmakla beraber onu meydana çıkarırsın.
- چون نظر در فعل و آثارش کنی ** گرچه پنهانست اظهارش کنی
- İçinde gizli olan kuvvet, fiile gelince açığa çıkar, görünür. 1315
- قوتی کان اندرونش مضمرست ** چون به فعل آید عیان و مظهرست
- Bunların hepsi, sana eserleriyle görünür de nasıl olur. Allah, eserleriyle görünmez?
- چون به آثار این همه پیدا شدت ** چون نشد پیدا ز تاثیر ایزدت
- Sebeplerle tesirler, iç ve kabuk değil mi? Araştırırsan hepsi de onun eserleri değil mi?
- نه سببها و اثرها مغز و پوست ** چون بجویی جملگی آثار اوست
- Eserlerine bakıyor da bazı şeyleri seviyorsun, peki, neden eserleri bağışlayandan haberin yok?
- دوست گیری چیزها را از اثر ** پس چرا ز آثاربخشی بیخبر
- Bir hayale kapılıp halkı seviyorsun da doğu ve batının padişahını nasıl sevmiyorsun?
- از خیالی دوست گیری خلق را ** چون نگیری شاه غرب و شرق را
- Ey ulu kişi, bu sözün sonu gelmez. Bu husustaki hırsımız da dilerim bitmesin. 1320
- این سخن پایان ندارد ای قباد ** حرص ما را اندرین پایان مباد
- Hasta hikâyesi
- رجوع به قصهی رنجور
- Dön de hasta hikâyesini söyle, ayıpları örten hekimle macerasını anlat.
- باز گرد و قصهی رنجور گو ** با طبیب آگه ستارخو
- Hekim, hastanın nabzını tutup halini anladı. İyileşme ümidi hiç yoktu.
- نبض او بگرفت و واقف شد ز حال ** که امید صحت او بد محال
- Dedi ki: Gönlün ne dilerse onu yap da bedenindeki bu eski dert gitsin.
- گفت هر چت دل بخواهد آن بکن ** تا رود از جسمت این رنج کهن
- Hatırına ne gelirse yap, geri durma da sabır ve perhiz, sana eziyet vermesin.
- هرچه خواهد خاطر تو وا مگیر ** تا نگردد صبر و پرهیزت زحیر
- Bil ki sabır ve perhiz, bu hastalığa ziyandır, gönlüne geleni yap. 1325
- صبر و پرهیز این مرض را دان زیان ** هرچه خواهد دل در آرش در میان
- Hastaya, Allahnın dediği gibi âdeta “Dilediğinizi yapın” dedi.
- این چنین رنجور را گفت ای عمو ** حق تعالی اعملوا ما شتم
- Hasta âlâ dedi, haydi sen git, hayra karşı. Ben ırmak kıyısına seyre gidiyorum.
- گفت رو هین خیر بادت جان عم ** من تماشای لب جو میروم
- Kendisine sıhhatten bir kapı açılsın, iyileşsin diye gönlünün dilediğince ırmak kıyısında gezinip duruyordu.
- بر مراد دل همیگشت او بر آب ** تا که صحت را بیابد فتح باب