English    Türkçe    فارسی   

6
1312-1336

  • Tesirler, insanın duygularında görünür durur. Bunlar, tesir edeni haber verirler.
  • Her ilâcın manâsı hakikati, her hünerin sanatı, sihri gibi gizlidir.
  • Fakat yaptığı işe ve eserlerine bakarsan hakikati gizli olmakla beraber onu meydana çıkarırsın.
  • İçinde gizli olan kuvvet, fiile gelince açığa çıkar, görünür. 1315
  • Bunların hepsi, sana eserleriyle görünür de nasıl olur. Allah, eserleriyle görünmez?
  • Sebeplerle tesirler, iç ve kabuk değil mi? Araştırırsan hepsi de onun eserleri değil mi?
  • Eserlerine bakıyor da bazı şeyleri seviyorsun, peki, neden eserleri bağışlayandan haberin yok?
  • Bir hayale kapılıp halkı seviyorsun da doğu ve batının padişahını nasıl sevmiyorsun?
  • Ey ulu kişi, bu sözün sonu gelmez. Bu husustaki hırsımız da dilerim bitmesin. 1320
  • Hasta hikâyesi
  • Dön de hasta hikâyesini söyle, ayıpları örten hekimle macerasını anlat.
  • Hekim, hastanın nabzını tutup halini anladı. İyileşme ümidi hiç yoktu.
  • Dedi ki: Gönlün ne dilerse onu yap da bedenindeki bu eski dert gitsin.
  • Hatırına ne gelirse yap, geri durma da sabır ve perhiz, sana eziyet vermesin.
  • Bil ki sabır ve perhiz, bu hastalığa ziyandır, gönlüne geleni yap. 1325
  • Hastaya, Allahnın dediği gibi âdeta “Dilediğinizi yapın” dedi.
  • Hasta âlâ dedi, haydi sen git, hayra karşı. Ben ırmak kıyısına seyre gidiyorum.
  • Kendisine sıhhatten bir kapı açılsın, iyileşsin diye gönlünün dilediğince ırmak kıyısında gezinip duruyordu.
  • Su kenarında bir sofi oturmuş, elini yüzünü yıkıyor, temizken bir kat daha temiz oluyordu.
  • Hasta sofinin kafasını görünce hülyaya kapıldı, içinden bir sille vurmak isteği coştu. 1330
  • Bulgur aşına tapan sofinin kellesine vurmak için elini kaldırdı.
  • Hekim, içinden geçeni yapmazsan o, sana dert olur dedi.
  • Allah da “Kendinizi, elinizle, tehlikeye atmayın” buyurmuştur. Hele bir sille aşk edeyim.
  • Bu sabır ve perhiz, bir tehlikedir. Başkaları gibi çekinme, bir iyice vur bakalım diyordu.
  • Silleyi aşk edince sofinin kellesinden şırrak diye bir ses çıktı. Sofi, hey asi kaltaban diye bağırdı. 1335
  • Ona iki üç yumruk vurmak, sakalını, bıyığını yolmak istedi ama vazgeçti.