English    Türkçe    فارسی   

6
1328-1352

  • Kendisine sıhhatten bir kapı açılsın, iyileşsin diye gönlünün dilediğince ırmak kıyısında gezinip duruyordu.
  • Su kenarında bir sofi oturmuş, elini yüzünü yıkıyor, temizken bir kat daha temiz oluyordu.
  • Hasta sofinin kafasını görünce hülyaya kapıldı, içinden bir sille vurmak isteği coştu. 1330
  • Bulgur aşına tapan sofinin kellesine vurmak için elini kaldırdı.
  • Hekim, içinden geçeni yapmazsan o, sana dert olur dedi.
  • Allah da “Kendinizi, elinizle, tehlikeye atmayın” buyurmuştur. Hele bir sille aşk edeyim.
  • Bu sabır ve perhiz, bir tehlikedir. Başkaları gibi çekinme, bir iyice vur bakalım diyordu.
  • Silleyi aşk edince sofinin kellesinden şırrak diye bir ses çıktı. Sofi, hey asi kaltaban diye bağırdı. 1335
  • Ona iki üç yumruk vurmak, sakalını, bıyığını yolmak istedi ama vazgeçti.
  • Halk da hastadır, hummalıdır, çaresizdir. Şeytanın igvasıyla böyle sille vurur durur.
  • Hepside suçsuzları incitmeye haristir. Birbirlerinin kafasını noksan görürler
  • Ey suçsuzların kafasına vuran, bunun cezasını kendi kafanda görmüyor musun?
  • Ey hava ve hevesini hekimlik sanıp zayıfları tokatlamaya kalkışan! 1340
  • Sana bu ilâçtır diyen, seninle alay etmiş, sana gülmüştür. O, Âdem’e de buğdaya kılavuzluk ettiydi ya!
  • Ey Allah yardımını dileyen Âdem ve Havva, ilâç için bunu yiyin, “Ebedi olarak yaşarsınız” demişti ya!
  • Şeytan, Âdem’in ayağını titretti, sürçtürdü, onun kafasına vurdu. Fakat o sille döndü, şeytanın kafasına geldi, ona ceza oldu.
  • Şeytan, Âdem’i adam akıllı sürçtürdü ama Âdem’in arkası Allah idi, elini tutan Haktı.
  • Âdem bir dağdı, yılanla dolsa ne çıkar? Tiryak madeniydi, ona hiçbir zarar gelmedi. 1345
  • Sende tiryakten bir zerre bile yok, kurtulacağını nasıl umuyor, nasıl aldanıyorsun?
  • Nerede sen de Halil’cesine Allahya dayanma, nerede sende Kelîm’deki keramet?
  • Nerede o Allahya dayanma ki kılıcın İsmail’i kesmesin, nerede o keramet ki Nil’in dibini ana cadde yapasın?
  • Kutlu bir adam, minareden düşse elbisesine rüzgâr dolar, onu yere yavaş indirir, kurtulur.
  • Ey güzel adam, o bahta inanmıyorsan neden kendini yele veriyorsun ya? 1350
  • Bu minareden Âd gibi yüz binlercesi tepesi üstüne düştü, başlarını da yele verdiler, canlarını da.
  • Bu minareden tepesi üstüne düşen milyonlarca kişiye bak.