English    Türkçe    فارسی   

6
1344-1368

  • Şeytan, Âdem’i adam akıllı sürçtürdü ama Âdem’in arkası Allah idi, elini tutan Haktı.
  • Âdem bir dağdı, yılanla dolsa ne çıkar? Tiryak madeniydi, ona hiçbir zarar gelmedi. 1345
  • Sende tiryakten bir zerre bile yok, kurtulacağını nasıl umuyor, nasıl aldanıyorsun?
  • Nerede sen de Halil’cesine Allahya dayanma, nerede sende Kelîm’deki keramet?
  • Nerede o Allahya dayanma ki kılıcın İsmail’i kesmesin, nerede o keramet ki Nil’in dibini ana cadde yapasın?
  • Kutlu bir adam, minareden düşse elbisesine rüzgâr dolar, onu yere yavaş indirir, kurtulur.
  • Ey güzel adam, o bahta inanmıyorsan neden kendini yele veriyorsun ya? 1350
  • Bu minareden Âd gibi yüz binlercesi tepesi üstüne düştü, başlarını da yele verdiler, canlarını da.
  • Bu minareden tepesi üstüne düşen milyonlarca kişiye bak.
  • İp üstünde oynamayı bilmiyorsan ayaklarına şükret, yeryüzünde yürü.
  • Kendine kâğıttan kanat yapıp dağdan uçmaya kalkışma. Bu sevdada niceler başından oldu.
  • O sofi, kızgınlıktan ateşlendi, ateşe döndü ama işin sonuna göz attı. 1355
  • Taneyi almayan ve tuzağı gören kişi, ilk saftan adım atar atmaz durur, ileri gitmez.
  • İşin sonunu gören gözlere ne mutlu. Onlar, bedenin bozulup çürüyüşünü görürler.
  • Ahmed’in gözü de onu görmüş, cehennemi buradayken kıldan kıla seyretmişti.
  • Arşı, kürsüyü, cennetleri görmüş, gaflet perdelerini yırtmıştı.
  • Zarardan kurtulmak istiyorsan gözünü işin önünde kapa, sonuna bak. 1360
  • Sona bak da yokları var gör, varları, duyguyla duyulan aşağılık bir şey bul.
  • Bâri şunu gör:Akıllı olan herkes gece gündüz yoku aramadadır.
  • Yoksulluğa düşüp de cömertliği kim aramaz, dükkânlarda bir kâr elde etmeyi kim istemez?
  • Tarlalarda kim mahsul istemez, fidanlıklardan kim bir fidan ummaz?
  • Medreselerde bilgi elde etmeyi istemeyen, ibadet yurtlarında Allah lütfunu dilemeyen var mı? 1365
  • Bütün bunlar varları, ardlarına atmışlar yokları istemekte, yoklara kul olmaktadırlar.
  • Çünkü Allah sanatının madeni mahzeni, yokluktan başka bir yerde tecelli etmez.
  • Bundan önce bir remizdir söylemiştik. Sakın bunu ve onu iki görme.