- Zarardan kurtulmak istiyorsan gözünü işin önünde kapa, sonuna bak. 1360
- گر همیخواهی سلامت از ضرر ** چشم ز اول بند و پایان را نگر
- Sona bak da yokları var gör, varları, duyguyla duyulan aşağılık bir şey bul.
- تا عدمها ار ببینی جمله هست ** هستها را بنگری محسوس پست
- Bâri şunu gör:Akıllı olan herkes gece gündüz yoku aramadadır.
- این ببین باری که هر کش عقل هست ** روز و شب در جست و جوی نیستست
- Yoksulluğa düşüp de cömertliği kim aramaz, dükkânlarda bir kâr elde etmeyi kim istemez?
- در گدایی طالب جودی که نیست ** بر دکانها طالب سودی که نیست
- Tarlalarda kim mahsul istemez, fidanlıklardan kim bir fidan ummaz?
- در مزارع طالب دخلی که نیست ** در مغارس طالب نخلی که نیست
- Medreselerde bilgi elde etmeyi istemeyen, ibadet yurtlarında Allah lütfunu dilemeyen var mı? 1365
- در مدارس طالب علمی که نیست ** در صوامع طالب حلمی که نیست
- Bütün bunlar varları, ardlarına atmışlar yokları istemekte, yoklara kul olmaktadırlar.
- هستها را سوی پس افکندهاند ** نیستها را طالبند و بندهاند
- Çünkü Allah sanatının madeni mahzeni, yokluktan başka bir yerde tecelli etmez.
- زانک کان و مخزن صنع خدا ** نیست غیر نیستی در انجلا
- Bundan önce bir remizdir söylemiştik. Sakın bunu ve onu iki görme.
- پیش ازین رمزی بگفتستیم ازین ** این و آن را تو یکی بین دو مبین
- Demiştik ki her sanat sahibi, sanatını meydana getirmek için yokluk arar.
- گفته شد که هر صناعتگر که رست ** در صناعت جایگاه نیست جست
- Mimar, yapılmamış bir yer, yıkılmış, tavanları çökmüş bir yurt arar. 1370
- جست بنا موضعی ناساخته ** گشته ویران سقفها انداخته
- Saka, içinde su olmayan kap peşindedir. Dülger, kapısı bulunmayan bir ev aramaktadır.
- جست سقا کوزای کش آب نیست ** وان دروگر خانهای کش باب نیست
- Avlanma zamanında hepsi de yokluğa saldırırlar. Ondan sonra da hepsi yokluktan kaçarlar.
- وقت صید اندر عدم بد حملهشان ** از عدم آنگه گریزان جملهشان
- Mademki ümidin yoklukta, neden çekiniyorsun ondan? Tamahının enis olduğu şeyden bu çekinme nedir?
- چون امیدت لاست زو پرهیز چیست ** با انیس طمع خود استیز چیست
- Mademki tamahın o yokluktur, yokluktan, yok oluştan bu kaçışın neden?
- چون انیس طمع تو آن نیستیست ** از فنا و نیست این پرهیز چیست
- Eğer bir yuvaya enis olmuşsan neden yokluk pususunda bekliyorsun a canım? 1375
- گر انیس لا نهای ای جان به سر ** در کمین لا چرایی منتظر
- Elinde ne var, ne yoksa hepsinden gönlünü çekmiş, gönül oltasını yokluk denizine salmışsın.
- زانک داری جمله دل برکندهای ** شست دل در بحر لا افکندهای
- Öyle olduğu halde bu murat denizinden kaçışın neden? O denizden oltana yüz binlerce av düştü.
- پس گریز از چیست زین بحر مراد ** که بشستت صد هزاران صید داد
- Neden kârın adını ölüm taktın? Büyüye bak ki kâr sana ölüm görünmede.
- از چه نام برگ را کردی تو مرگ ** جادوی بین که نمودت مرگ برگ
- Onun büyüsündeki sanat, iki gözünü de bağladı da canlar, kuyuya rağbet ettiler.
- هر دو چشمت بست سحر صنعتش ** تا که جان را در چه آمد رغبتش
- Allah hilesiyle hayaline kuyunun üstündeki ova tamamı ile yılan zehrinden ibaret görünür. 1380
- در خیال او ز مکر کردگار ** جمله صحرا فوق چه زهرست و مار
- Hâsılı kuyuyu, sığınılacak yer sanır, nihayet ölüm de onu kuyuya atar.
- لاجرم چه را پناهی ساختست ** تا که مرگ او را به چاه انداختست
- Söylediğim bu çeşit yanlışları Attar’ın sözlerinden dinle azizim!
- اینچ گفتم از غلطهات ای عزیز ** هم برین بشنو دم عطار نیز
- Sultan Mahmutla Hintli köle
- قصهی سلطان محمود و غلام هندو
- Allah rahmet etsin, hikâye etmiş, Gazi padişah Mahmud’u anarak inciler delmiştir.
- رحمة الله علیه گفته است ** ذکر شه محمود غازی سفته است
- Hint savaşında o ulu ve temiz kişi bir köle elde etti.
- کز غزای هند پیش آن همام ** در غنیمت اوفتادش یک غلام