English    Türkçe    فارسی   

6
1409-1433

  • Aslanın pislik ve kan içinde kalıp sabretmesi , onu deve yavrularıyla doyurur.
  • صبر شیر اندر میان فرث و خون  ** کرده او را ناعش ابن اللبون 
  • Peygamberlerin münkirlere sabretmesi onları Allah hassı yapmış , sahipkıran etmiştir. 1410
  • صبر جمله‌ی انبیا با منکران  ** کردشان خاص حق و صاحب‌قران 
  • Kimde bir düzgün esvap görsen bil ki onu sabretmek , uğraşıp kazanmakla elde etmiştir.
  • هر که را بینی یکی جامه درست  ** دانک او آن را به صبر و کسب جست 
  • Kimi aç , çıplak görürsen bu hali , sabırsızlığına tanıktır.
  • هرکه را دیدی برهنه و بی‌نوا  ** هست بر بی‌صبری او آن گوا 
  • Kim ürker , canı dertler içinde kalırsa mutlaka bir kötü kişiye arkadaşlık etmiştir.
  • هرکه مستوحش بود پر غصه جان  ** کرده باشد با دغایی اقتران 
  • Eğer sabretsen ülfetine tahammül edip vefa göstersen sevdiğinden ayrılmaz , başını dövmezdin.
  • صبر اگر کردی و الف با وفا  ** ار فراق او نخوردی این قفا 
  • Balla sütün karıştığı gibi Allah huyuyla huylansaydın “Ben batanları sevmem” der, 1415
  • خوی با حق نساختی چون انگبین  ** با لبن که لا احب الافلین 
  • Kervandan arda kalmış ateş gibi yol üstünde yalnız başına kala kalmazdın.
  • لاجرم تنها نماندی هم‌چنان  ** که آتشی مانده به راه از کاروان 
  • Sabırsızlıktan Allah’dan başkasına eş oldun mu onun ayrılığıyla dertlenirsin , hayrın kalmaz.
  • چون ز بی‌صبری قرین غیر شد  ** در فراقش پر غم و بی‌خیر شد 
  • Sohbetin halis altınsa nasıl oluyor da haine emanet ediyorsun ?
  • صحبتت چون هست زر ده‌دهی  ** پیش خاین چون امانت می‌نهی 
  • Allahyla düş kalk, onun huylarıyla huylan da emanetlerin zâyi olmaktan da emin olsun, eksilmekten de.
  • خوی با او کن که امانتهای تو  ** آمن آید از افول و از عتو 
  • Huyları yaratanın huyuyla huylan,peygamberlerin ahlâkını yetiştirip besleyen Allah’nın ahlâkına bürün. 1420
  • خوی با او کن که خو را آفرید  ** خویهای انبیا را پرورید 
  • Ona bir kuzu versen sana bir sürü bağışlar.Her sıfatı , kemale götüren zaten Allah’dır.
  • بره‌ای بدهی رمه بازت دهد  ** پرورنده‌ی هر صفت خود رب بود 
  • Kuzuyu kurda emniyet edebilir misin?Sakın kurtla Yusuf’u yoldaş etme.
  • بره پیش گرگ امانت می‌نهی  ** گرگ و یوسف را مفرما همرهی 
  • Kurt kurnazlıktan gelir, tilkilenirse sakın aldanma , ondan iyilik gelmez.
  • گرگ اگر با تو نماید روبهی  ** هین مکن باور که ناید زو بهی 
  • Bilgisiz adam bir müddet seninle gönül arkadaşlığında bulunsa bile nihayet cahillikten sana bir zahım vurur.
  • جاهل ار با تو نماید هم‌دلی  ** عاقبت زحمت زند از جاهلی 
  • Onun iki aleti vardır, o hunsadır.Her iki aletinin işi , nihayet meydana çıkar. 1425
  • او دو آلت دارد و خنثی بود  ** فعل هر دو بی‌گمان پیدا شود 
  • Erlik aletini kadınlardan saklar, onlara bir kız kardeş olur.
  • او ذکر را از زنان پنهان کند  ** تا که خود را خواهر ایشان کند 
  • Erlerden de kadınlık aletini , eliyle örtüp gizler.Kendisini erkek gösterir.
  • شله از مردان به کف پنهان کند  ** تا که خود را جنس آن مردان کند 
  • Allah , “Onun gizli ayıbını meydana çıkarır, burnunun üstünde erlik aleti gibi gösteririz” de
  • گفت یزدان زان کس مکتوم او  ** شله‌ای سازیم بر خرطوم او 
  • Gözü olan kullarımız o işvecinin hilelerine aldanıp çuvala girmezler” dedi.
  • تا که بینایان ما زان ذو دلال  ** در نیایند از فن او در جوال 
  • Hâsılı her alet insanı erkek etmez. Eğer bilgin varsa kendine gel de bilgisizlikten kork. 1430
  • حاصل آنک از هر ذکر ناید نری  ** هین ز جاهل ترس اگر دانش‌وری 
  • Tatlı sözlü cahil dostun sözlerine pek kapılma.O sözler eskimiş,yıllanmış zehire benzer.
  • دوستی جاهل شیرین‌سخن  ** کم شنو کان هست چون سم کهن 
  • Anasının canı, gözümün nuru der ama günden güne artan duran dertten, hasretten başka bir şey vermez sana.
  • جان مادر چشم روشن گویدت  ** جز غم و حسرت از آن نفزویدت 
  • O ana, babaya açıkça, yavrucuğum mektepten bezdi, soldu sarardı der..
  • مر پدر را گوید آن مادر جهار  ** که ز مکتب بچه‌ام شد بس نزار