English    Türkçe    فارسی   

6
156-180

  • Canı olmadığı için Âdem’e feda olmadı... Kırık bir eldi, cana itaat etmedi.
  • Fakat o uzvu kırıldıysa cana bir noksan gelmedi ya. Canın elindedir bu, onu yine yaratabilir.
  • Başka bir sır daha var, fakat bunu duyacak kulak nerede? O şekeri yiyecek dudu kuşu hani?
  • Has dudulara pek bol, pek değerli şeker var ama aşağılık dudular, o taraftan göz yummuşlar.
  • Yalnız sureti derviş olan, o zekâtı, o arılığı nereden tadacak. O, mânadır, faûlün fâilât değil. 160
  • İsa’nın eşeğinden şeker esirgnemez ama eşek, yaradılış bakımından otu beğenir.
  • Şeker, eşeği neşelendirseydi önüne kantarla şeker dökülürdü.
  • “Onların ağızlarını mühürledik” âyetinin mânasını bil. Yolcuya bu, mühim bir şeydir.
  • Bunu bil de belki peygamberlerin sonuncusunun yolu hürmetine ağızdan o kuvvetli mühür kaldırılır.
  • Peygamberlerden kalan mühürleri, Ahmed’in dini hürmetine kaldırdılar. 165
  • Açılmamış kilitleri vardı; onlar, “İnna fettehna” eliyle açıldı.
  • O, bu dünyada da şefaatçidir, o dünyada da, bu dünyada insanı dine götürür, o dünyada cennetlere.
  • Bu dünyada “Sen onlara yol göster” der; o dünyada “Sen onlara ay gibi yüzünü göster” der.
  • Onun gizli, aşikâr işi, daima “Yarabbi, sen kavmime doğru yolu göster, onlar bilmiyorlar” demektir.
  • Onun nefesiyle iki kapı da açıktır. Duası, iki âlemde de müstecap olur. 170
  • Ona benzer ne gelmiştir, ne de gelecek. Bu yüzden son peygamber olmuştur.
  • Sanatında son derece ileri gitmiş bir üstadı görünce bu sanat, sende bitmiştir demez misin?
  • Ey peygamber, mühürleri kaldırmak, kapalı kapıları açmaktasın, Hatem’sin, bu iş, seninle ve sende bitmiştir. Can bağışlayanlar âleminde bir Hatem’sin sen.
  • Hâsılı mühürleri kaldırma ve kapıları açmada Muhammed’in işaretleri, tamamiyle açıklık içinde açıklıktır, açılık içinde açıklıktır,açıklık içinde açıklık.
  • Onun canına, evlâdının gelişine ve zamanına yüz binlerce aferin ! 175
  • Onun devlet ve ikbal sahibi halifesinin oğulları, onun can ve gönül unsurundan doğmuşlardır.
  • İster Bağdat’tan olsunlar, ister Herat’tan, ister Rey’den. Su ve toprak karışıklığı olmaksızın onun soyudur onlar.
  • Gül dalı, nerede biterse bitsin güldür. Şarap, nerede kaynayıp köpürürse köpürsün şaraptır.
  • Güneş, isterse batıdan baş göstersin, yine güneştir, başka bir şey değil.
  • Allahm, sen örtücülüğünle ört, ayıp görenlere bunu gösterme, onları kör et. 180