- Anandan,i babandan haberin yok, geceyle gündüzden de ibret almamışsın.
- خود نبود از والدینت اختبار ** هم نبودت عبرت از لیل و نهار
- Bir ârif, papazın birine sordu: Sen mi daha yaşlısın sakalın mı? 1780
- عارفی پرسید از آن پیر کشیش ** که توی خواجه مسنتر یا که ریش
- Papaz dedi ki: Ben ondan önce doğdum. Sakalsız nice zamanlarım var.
- گفت نه من پیش ازو زاییدهام ** بی ز ریشی بس جهان را دیدهام
- Ârif dedi ki: Sakalın ağarmış, eski halini terk etmiş. Öyle olduğu halde yazıklar olsun, kötü huyun hâlâ dönmemiş!
- گفت ریشت شد سپید از حال گشت ** خوی زشت تو نگردیدست وشت
- O senden önce doğmuş seni geçmiş. Sense tirit sevdası ile böylece kala kalmışsın.
- او پس از تو زاد و از تو بگذرید ** تو چنین خشکی ز سودای ثرید
- Önce doğduğun renktesin hâlâ. Ondan bir adım bile ileri atmamışsın.
- تو بر آن رنگی که اول زادهای ** یک قدم زان پیشتر ننهادهای
- Hâlâ kaptaki ekşi ayransın. Hâlâ o yoğurdun yağını ayıramamışsın. 1785
- همچنان دوغی ترش در معدنی ** خود نگردی زو مخلص روغنی
- Hâlâ balçık küpteki hamursun, bir ömürdür ateşli tandırdasın ama hâlâ pişmemişsin.
- هم خمیری خمر طینه دری ** گرچه عمری در تنور آذری
- Heves yeli ile başın dönüyor ama tepedeki ot gibi ayağın toprakta.
- چون حشیشی پا به گل بر پشتهای ** گرچه از باد هوس سرگشتهای
- Musa kavmi gibi Tih çölünün ıssısında, durduğun yerde tam kırk yıl kala kalmışsın a akılsız adam!
- همچو قوم موسی اندر حر تیه ** ماندهای بر جای چل سال ای سفیه
- Her gün, ta akşama kadar koşup duruyorsun. Fakat kendini yine de ilk konak yerinde görmedesin!
- میروی هر روز تا شب هروله ** خویش میبینی در اول مرحله
- O öküze âşık oldukça şu üç yüz yıllık uzaklıktan kurtulamazsın. 1790
- نگذری زین بعد سیصد ساله تو ** تا که داری عشق آن گوساله تو
- Onların da gönüllerinden öküzün hayali çıkmadıkça ıssı bir girdaba benzeyen o çölde kaldılar.
- تا خیال عجل از جانشان نرفت ** بد بریشان تیه چون گرداب زفت
- Bu öküzü bir tarafa bırak, Allahdan sonsuz lûtuflara ermiş, nihayetsiz nimetler görmüşsün.
- غیر این عجلی کزو یابیدهای ** بینهایت لطف و نعمت دیدهای
- Fakat öküz tabiatlısın, onun için o büyük büyük iyilikler, bu öküzün aşkı ile gönlünden gidiverdi.
- گاو طبعی زان نکوییهای زفت ** از دلت در عشق این گوساله رفت
- Bâri şimdi bedeninin bütün cüzilerinden sor. Şu dilsiz uzuvlarının yüzlerce dili vardır.
- باری اکنون تو ز هر جزوت بپرس ** صد زبان دارند این اجزای خرس
- Âleme rızık veren Allah’nın nimetlerinin zikri, zaman yapraklarında gizlenmiştir. 1795
- ذکر نعمتهای رزاق جهان ** که نهان شد آن در اوراق زمان
- Sen gece gündüz hikâye arar durursun. Halbuki senin cüzilerinin cüzileri, sana hikâyeler söyler durur.
- روز و شب افسانهجویانی تو چست ** جزو جزو تو فسانهگوی تست
- Onlar yokluktan var olalı nice neşeler gördüler, nice gamlar tattılar.
- جزو جزوت تا برستست از عدم ** چند شادی دیدهاند و چند غم
- Çünkü hiçbir cüzi lezzetsiz bitmez. Istıraplarla zayıflar, kuru kalır.
- زانک بیلذت نروید هیچ جزو ** بلک لاغر گردد از هی پیچ جزو
- Halbuki senin cüzün kaldı da o iyilik, o nimet, aklından gitti. Daha doğrusu gitmedi,beş duygunla yedi endamından gizlendi.
- جزو ماند و آن خوشی از یاد رفت ** بل نرفت آن خفیه شد از پنج و هفت
- Yaz gibi hani. Yazın pamuk biter de o kalır, fakat yaz hatırlanmaz olur. 1800
- همچو تابستان که از وی پنبهزاد ** ماند پنبه رفت تابستان ز یاد
- Yahut da buz gibi. Kışın olur da kış gizlenir, buz bize kalır.
- یا مثال یخ که زاید از شتا ** شد شتا پنهان و آن یخ پیش ما
- Bu o güçlükten bir armağandır. Kışın da yazın armağanları şu meyvelerdir.
- هست آن یخ زان صعوبت یادگار ** یادگار صیف در دی این ثمار
- Ey yiğit bunun gibi senin her cüzün de bedeninde Allahnın bir nimetini söylemededir.
- همچنان هر جزو جزوت ای فتی ** در تنت افسانه گوی نعمتی