English    Türkçe    فارسی   

6
1820-1844

  • Hani buz da, soğuk rüzgârları, zemheriyi, yaz günlerinde o güç zamanları söyler ya. 1820
  • Kışın meyve ve Allah lûtfunun hikâyelerini anlatır.
  • Güneşin gülümsediği zamanları, çimen gelinlerine dokunup eksiltmesini söyler.
  • İşte onun gibi senden de hal gitti, cüzün o halin armağanı olarak kaldı. Ya ona sor, yahut da hatırla.
  • Gama giriftar oldun mu çeviksen derhal sıçrar, o ümitsizlik deminden kurtulursun.
  • Ona, ey hali, nimetleri o yüceliği inkâr eden gam, dersin... 1825
  • Her dem baharda, neşede değilsin de gül yığınına benzeyen bedenin, neyin ambarı ya?
  • Gül yığını bedenin, düşüncen de gül suyu gibi. Gül suyu, gülü inkâr ediyor ha. Şaşılacak şey bu işte!
  • Nimetleri inkâr eden maymun huylulardan saman bile esirgenir. Fakat peygamber huylu kişilere güneş ve bulut, saçı olarak saçılır.
  • O küfür inadı, maymun âdetidir. Şu hamd-ü şükürse Peygamberin yoludur.
  • Perdelerin yırtılması, maymun huylulara neler etti? Peygambere benzeyenlerse ibadetleri, ne faydalar verdi! 1830
  • Mamur yerlerde kuduz köpekler vardır. Yücelik ve nur definesi, yıkık yerlerdedir.
  • Şu doğma, ayın tutulmasında olmasaydı bunca filozof, yolu kaybeder miydi hiç?
  • Akıllı fikirli kişiler, bu yol yitirme yüzünden burunlarının üstünde ahmaklık dağını gördüler!
  • Kazanmadan rızık dileyen yoksul hikâyesi
  • Çaresiz bir müflis, derde düşmüştü. Hiçbir şeyi yoktu, binlerce zehir yutmuştu.
  • Namazlarda, dualarda yalvarmakta, ey Allahm, ey kurdu kuşu koruyan! 1835
  • Sen, beni yorulmadan, çalışıp çabalamadan yarattın. Şu âlemde rızkımı da benim kazancım olmadan ver.
  • Başımda gizli olan beş inci verdin. Beş duygu daha ihsan ettin ki onlar da gizli.
  • Bu ihsanların sayıya sığmaz. Ben utanıyorum, anlatmadan âcizim.
  • Beni yaratan yalnız sensin. Rızkımı da sen düzene koy demekteydi.
  • Yıllarca bu duada bulundu. Nihayet ağlayıp yalvarışı tesir etti. 1840
  • Hani çalışmadan, yorulmadan helâl bir rızk isteyen adam vardı ya, onun gibi.
  • Nihayet Allah adaletine sahip Davut Peygamber zamanında bir öküz, onu kutluluğa ulaştırmıştı.
  • Bu adamda yüzünü yerlere sürdü, yalvarıp sızladı, nihayet meydandan icabet topunu çeldi.
  • Bazen duasının kabul edilmeyişine bakıp kötü zanlara düşüyor, niçin duam kabul edilmiyor diyor,