English    Türkçe    فارسی   

6
1919-1943

  • Öyle bir sevinmişti ki. Kulağı, altı yüz perdenin ardından Allah sesini duymuştu.
  • İşitme duygusu, perdeleri aşmış, başını yüceltmiş, feleği geçmişti. 1920
  • Öyle bir an olur ki insanın görüş duygusu, ibret ıssı olur, gaip perdesinden bile geçer.
  • Duyguları, perdeyi aştı mı artık birbiri ardına ve boyuna görür, duyar.
  • Adam, kâğıtçı dükkânına geldi. Meşk kâğıtlarına el attı.
  • O yazılı kâğıt, çabucak gözüne ilişti, Hâtif’in söylediği âlametlerin hepside o kâğıtta vardı.
  • Kâğıdı koltuğuna koyup hayırlı pazarlar olsun usta, ben gidiyorum artık, dedi. 1925
  • Tenha bir bucağa çekildi, kâğıdı okudu. Âdeta şaşırdı kaldı.
  • Bir definenin yerini göstermekte olan böyle bir değer biçilmez kâğıt, meşk kâğıtlarının arasına nasıl girmişti?
  • Sonra aklına şu geldi: Her şeyi koruyan, Allahdır.
  • Koruyucu Allah, nasıl olur da birisinin, abes yere bir şey aşırmasına müsaade eder?
  • Ova, baştanbaşa altınla, para ile dolu olsa hiç kimse, Allahnın izni olmadıkça bir arpa bile alamaz. 1930
  • Tutulmadan, kekelemeden yüzlerce kitap okusan Allah taktir etmediyse aklında hiçbir şey kalmaz.
  • Fakat Allah’ya kulluk edersen bir kitap bile okumadan yeninden, yakandan duyulmadık bilgiler bulursun.
  • Musa’nın avucu, koynundan ziyalandı, nurlar saçtı; nuru, gökyüzündeki aydan da üstündü.
  • Bu heybetli gökyüzünden dilediğin, ey Musa, koynundan baş gösterdi.
  • Bil ki yüce gökler, insanın anladığı şeylerin aksidir; gökler, o akisten ibarettir. 1935
  • Yüce ulu Allah’nın eli, iki âlemden de önce aklı yaratmadı mı?
  • Bu söz, hem apaçıktır, hem de pek gizli. Çünkü sinek, ankaya mahrem olamaz.
  • Oğul, yine hikâyeye dön de defineyle o yoksulun kıssasını tamamla.
  • Yoksul ve definenin bulunduğu yer
  • Kâğıtta şu yazılıydı: Bil ki şehrin dışında bir define var.
  • İçinde mezar olan filân kubbe var ya. Hani arkası şehre, kapısı Ferkat yıldızına karşı. 1940
  • O türbeyi ardına al, yüzünü kıbleye çevir. Sonra yayla bir ok at.
  • Kutlu kişi, yaydan oku attın mı okun düştüğü yeri kaz!
  • O yiğit kuvvetli bir yay aldı, oku boşluğa doğru attı.