English    Türkçe    فارسی   

6
1928-1952

  • Sonra aklına şu geldi: Her şeyi koruyan, Allahdır.
  • Koruyucu Allah, nasıl olur da birisinin, abes yere bir şey aşırmasına müsaade eder?
  • Ova, baştanbaşa altınla, para ile dolu olsa hiç kimse, Allahnın izni olmadıkça bir arpa bile alamaz. 1930
  • Tutulmadan, kekelemeden yüzlerce kitap okusan Allah taktir etmediyse aklında hiçbir şey kalmaz.
  • Fakat Allah’ya kulluk edersen bir kitap bile okumadan yeninden, yakandan duyulmadık bilgiler bulursun.
  • Musa’nın avucu, koynundan ziyalandı, nurlar saçtı; nuru, gökyüzündeki aydan da üstündü.
  • Bu heybetli gökyüzünden dilediğin, ey Musa, koynundan baş gösterdi.
  • Bil ki yüce gökler, insanın anladığı şeylerin aksidir; gökler, o akisten ibarettir. 1935
  • Yüce ulu Allah’nın eli, iki âlemden de önce aklı yaratmadı mı?
  • Bu söz, hem apaçıktır, hem de pek gizli. Çünkü sinek, ankaya mahrem olamaz.
  • Oğul, yine hikâyeye dön de defineyle o yoksulun kıssasını tamamla.
  • Yoksul ve definenin bulunduğu yer
  • Kâğıtta şu yazılıydı: Bil ki şehrin dışında bir define var.
  • İçinde mezar olan filân kubbe var ya. Hani arkası şehre, kapısı Ferkat yıldızına karşı. 1940
  • O türbeyi ardına al, yüzünü kıbleye çevir. Sonra yayla bir ok at.
  • Kutlu kişi, yaydan oku attın mı okun düştüğü yeri kaz!
  • O yiğit kuvvetli bir yay aldı, oku boşluğa doğru attı.
  • Derhal kazma kürek getirdi. Sevine,sevine okunun düştüğü yeri kazmaya koyuldu.
  • Hem kendi körleşti, hem kazması, küreği. Fakat gizli defineden hiçbir eser görünmedi. 1945
  • Böylece her gün ok atıyor, düştüğü yeri kazıyor, fakat bir türlü definenin yerini bulamıyordu.
  • Bunu âdet edindi. Daima orayı burayı kazıp durduğundan şehre bir dedikodudur yayıldı, iş halkın ağzına düştü.
  • Definenin halkın ağzına düşmesi ve padişah tarafından duyulması
  • Pusuda duran, fırsat gözleyen adamlar, bu işi padişaha haber verdiler.
  • Filân, bir define bildiren kâğıt bulmuş diye söylediler.
  • Adam, padişah tarafından duyulduğunu anlayınca teslim olmadan, kadere boyun eğmeden başka çare görmedi. 1950
  • Padişah kendisine işkence yapmadan, kâğıdı padişahın önüne koydu.
  • Dedi ki: Şu kâğıdı buldum ama defineyi bulamadım. Define yerine hadsiz, hesapsız zahmetlere girdim.