- Onlar, ne Allahyı sınarlar, ne de ziyana, kâra aldırış ederler.
- نی خدا را امتحانی میکنند ** نی در سود و زیانی میزنند
- Padişahın,definenin yerini gösteren kâğıdı ”Al,biz bundan vazgeçtik” diye yoksula vermesi
- باز دادن شاه گنجنامه را به آن فقیر کی بگیر ما از سر این برخاستیم
- O dertli definenin kâğıdını padişah, o dertlere uğramış fakire verince; 1975
- چونک رقعهی گنج پر آشوب را ** شه مسلم داشت آن مکروب را
- Yoksul adam, düşmanlarından, onların saçmasından emin oldu, gidip sevdalandığı şeye adamakıllı sarıldı.
- گشت آمن او ز خصمان و ز نیش ** رفت و میپیچید در سودای خویش
- İnsanı dertlere düşüren aşka yâr oldu. Köpek, yarasını yalaya yalaya iyi eder.
- یار کرد او عشق درداندیش را ** کلب لیسد خویش ریش خویش را
- Aşk ıstırabına hiçbir yâr, hiçbir ortak yoktur. Âşığa âlemde bir tek mahrem bile bulunmaz.
- عشق را در پیچش خود یار نیست ** محرمش در ده یکی دیار نیست
- Âşıktan daha deli kimse yoktur. Akıl, onun sevdasına karşı kördür, sağırdır.
- نیست از عاشق کسی دیوانهتر ** عقل از سودای او کورست و کر
- Çünkü bu, herkesin deliliğine benzemez ki. Hekimlik bilgisinde bunu iyileştirecek hükümler yoktur. 1980
- زآنک این دیوانگی عام نیست ** طب را ارشاد این احکام نیست
- Bir hekim, bu çeşit deliliğe uğrasa hekimlik kitabını kanı ile yıkar, yazılanların hepsini silerdi.
- گر طبیبی را رسد زین گون جنون ** دفتر طب را فرو شوید به خون
- Bütün akılların hekimliği, aşka göre çizilmiş suretlerden başka bir şey değildir. Bütün güzellerin yüzleri, onun yüzünün perdesidir.
- طب جملهی عقلها منقوش اوست ** روی جمله دلبران روپوش اوست
- Ey aşk mezhebine giren, yüzünü kendine çevir. Sana meftun olan, senden başkası değildir.
- روی در روی خود آر ای عشقکیش ** نیست ای مفتون ترا جز خویش خویش
- O adamda kendini kıble yapmış, dua edip durmuştu. “İnsan ancak çalıştığını elde eder.”
- قبله از دل ساخت آمد در دعا ** لیس للانسان الا ما سعی
- Bundan önce bir cevap duymadan yıllarca dua etmişti. 1985
- پیش از آن کو پاسخی بشنیده بود ** سالها اندر دعا پیچیده بود
- İcabet edilmeden dua ediyor, Allah kereminden “Lebbeyk” sesini gizli olarak işitiyordu.
- بیاجابت بر دعاها میتنید ** از کرم لبیک پنهان میشنید
- O illetli adam, ulu yaratıcının cömertliğine güvendiğinden tefsiz oynuyordu.
- چونک بیدف رقص میکرد آن علیل ** ز اعتماد جود خلاق جلیل
- Ona ne bir hatif sesi gelmişti, ne bir haberci ulaşmıştı. Ümit kulağı, “Lebbeyk” sesiyle doluydu ama.
- سوی او نه هاتف و نه پیک بود ** گوش اومیدش پر از لبیک بود
- Ümidi, dilsiz, sessiz “gel” demekteydi. O dâvet, gönlünden usancı silip süpürüyordu.
- بیزبان میگفت اومیدش تعال ** از دلش میروفت آن دعوت ملال
- Dama gelmeyi öğrenen güvercini çağırma, kov, o bir yere gidemez, kanadı bağlıdır. 1990
- آن کبوتر را که بام آموختست ** تو مخوان میرانش کان پر دوختست
- Ey hak Ziyası Hüsameddin, onu kovsan da seninle buluştuğu için can kanadı bitmiştir;
- ای ضیاء الحق حسامالدین برانش ** کز ملاقات تو بر رستست جانش
- Kovsan da can kuşu, sebepsiz olarak senin damının etrafında döner dolaşır.
- گر برانی مرغ جانش از گزاف ** هم بگرد بام تو آرد طواف
- Onun yiyeceği ,içeceği, konacağı yer, hep senin damındır. Yücelerde kanat çırpar ama tuzağına âşıktır.
- چینه و نقلش همه بر بام تست ** پر زنان بر اوج مست دام تست
- Hattâ ruh, bir an hırsızlamacasına o fütuhattan dolayı sana şükretmese, münkir olsa.
- گر دمی منکر شود دزدانه روح ** در ادای شکرت ای فتح و فتوح
- Durup dinlenmeden kin güden aşk sahnesi, derhal o inkâr eden göğüse ateş dolu bir leğen koyuverir. 1995
- شحنهی عشق مکرر کینهاش ** طشت آتش مینهد بر سینهاش
- Aya gel, tozdan vazgeç. Aşk padişahı seni çağırmada, çabuk dön der.
- که بیا سوی مه و بگذر ز گرد ** شاه عشقت خواند زوتر باز گرد
- Ben, güvercin gibi sarhoşçasına bu damın, bu güvercinliğin etrafında kanat çırpmaktayım.
- گرد این بام و کبوترخانه من ** چون کبوتر پر زنم مستانه من
- Aşk Cebrailiyim, Sidre’m sensin. İlletliyim, Meryem oğlu İsa sensin bana.
- جبرئیل عشقم و سدرهم توی ** من سقیمم عیسی مریم توی