- Kim Allah mumunu üflerse o mum sönmez, üfleyenin ağzı yanar.
- هر که بر شمع خدا آرد پف او ** شمع کی میرد بسوزد پوز او
- Senin gibi bir çok yarasalar rüya görürler ama bu âlem, güneşten yetim kalır mı?
- چون تو خفاشان بسی بینند خواب ** کین جهان ماند یتیم از آفتاب
- Ruh denizlerinde öyle kuvvetli dalgalar olur ki Nuh tufanından yüzlerce defa üstündür.
- موجهای تیز دریاهای روح ** هست صد چندان که بد طوفان نوح
- Fakat Kenan’ın gözünde kıl bitmiştir de o yüzden Nuh’u da bırakmıştır, gemiyi de. Dağa tırmanmaya kalkışmıştır. 2085
- لیک اندر چشم کنعان موی رست ** نوح و کشتی را بهشت و کوه جست
- Fakat derhal yarım bir dalga, dağı da aşağılıkların dibine atmıştır, Kenan’ı da.
- کوه و کنعان را فرو برد آن زمان ** نیم موجی تا به قعر امتهان
- Ay, nurunu saçar, köpek havlar durur. Hiç köpek, ayı kendisine ortak edebilir mi?
- مه فشاند نور و سگ وع وع کند ** سگ ز نور ماه کی مرتع کند
- Ay ışığı ile geceleyin yol alanlar, köpek havlaması ile yollarından kalırlar mı?
- شب روان و همرهان مه بتگ ** ترک رفتن کی کنند از بانگ سگ
- Cüzü, külle doğru ok gibi gider. Kokuşuk kocakarının ardına düşer mi hiç?
- جزو سوی کل دوان مانند تیر ** کی کند وقف از پی هر گندهپیر
- Şeriatın canı da âriftir, takvanın canı da. Marifet, geçmiş zamanlardaki zâhitliğin mahsulüdür. 2090
- جان شرع و جان تقوی عارفست ** معرفت محصول زهد سالفست
- Zâhitlik, ekmeye çalışmaktır. Marifet de o ekilenin bitmesidir.
- زهد اندر کاشتن کوشیدنست ** معرفت آن کشت را روییدنست
- Şu halde çalışmak ve inanmak, bedene benzer. Bu ekmenin canı da biten mahsuldür ve onu devşirmektir.
- پس چو تن باشد جهاد و اعتقاد ** جان این کشتن نباتست و حصاد
- Doğruluğu emretmek de odur, doğruluk da o.
- امر معروف او و هم معروف اوست ** کاشف اسرار و هم مکشوف اوست
- Bu günümüzün de padişahıdır, yarınımızın da. Deri, daima lâtif içe kuldur.
- شاه امروزینه و فردای ماست ** پوست بندهی مغز نغزش دایماست
- Şeyh “Ben Allahyım” dedi ama ileri gitti, bütün körlerin boğazını sıktı. 2095
- چون انا الحق گفت شیخ و پیش برد ** پس گلوی جمله کوران را فشرد
- Kulun varlığı, Allah varlığında yok olunca ne kalır? Bir düşün a çıfıt!
- چون انای بنده لا شد از وجود ** پس چه ماند تو بیندیش ای جحود
- Gözün varsa aç da bak. Lâ dedikten sonra artık ne kalır?
- گر ترا چشمیست بگشا در نگر ** بعد لا آخر چه میماند دگر
- O göğe, aya tüküren dudağın, boğazın, ağzın kesilseydi keşke!
- ای بریده آن لب و حلق و دهان ** که کند تف سوی مه یا آسمان
- Şüphe yok ki o tükürük, göğe çıkmaz, döner, senin suratına gelir.
- تف برویش باز گردد بی شکی ** تف سوی گردون نیابد مسلکی
- “Ebuleheb’in ruhuna kıyamete kadar “Elleri kurusun” bedduası geldiği gibi o tükürük de kıyamete kadar Allah’dan, senin suratına gelir. 2100
- تا قیامت تف برو بارد ز رب ** همچو تبت بر روان بولهب
- Davulu var, bayrağı var, ülkesi var. Böyle bir padişaha hazır sofraya oturur diyen köpektir.
- طبل و رایت هست ملک شهریار ** سگ کسی که خواند او را طبلخوار
- Gökler, onun ayına kuldur. Doğu da ondan ekmek dilemektedir, batı da.
- آسمانها بندهی ماه ویاند ** شرق و مغرب جمله نانخواه ویاند
- Fermanında “Sen olmasaydın gökleri yaratmazdım” hadîsi yazılı olan zat, bir zattır ki herkes, onun nimetlerine, onun rızk taksimine muhtaçtır.
- زانک لولاکست بر توقیع او ** جمله در انعام و در توزیع او
- O olmasaydı gökyüzü olmazdı, dönmezdi, nurlanmazdı, meleklere yurt kesilmezdi.
- گر نبودی او نیابیدی فلک ** گردش و نور و مکانی ملک
- O olmasaydı denizler olmaz, denizlerdeki heybet vücut bulmaz, balıklar ve padişahlara lâyık inciler meydana gelmezdi. 2105
- گر نبودی او نیابیدی به حار ** هیبت و ماهی و در شاهوار
- O olmasaydı yeryüzü olmaz, yeryüzünün içinde defineler, dışında yaseminler yaratılmazdı.
- گر نبودی او نیابیدی زمین ** در درونه گنج و بیرون یاسمین