English    Türkçe    فارسی   

6
2085-2109

  • Fakat Kenan’ın gözünde kıl bitmiştir de o yüzden Nuh’u da bırakmıştır, gemiyi de. Dağa tırmanmaya kalkışmıştır. 2085
  • Fakat derhal yarım bir dalga, dağı da aşağılıkların dibine atmıştır, Kenan’ı da.
  • Ay, nurunu saçar, köpek havlar durur. Hiç köpek, ayı kendisine ortak edebilir mi?
  • Ay ışığı ile geceleyin yol alanlar, köpek havlaması ile yollarından kalırlar mı?
  • Cüzü, külle doğru ok gibi gider. Kokuşuk kocakarının ardına düşer mi hiç?
  • Şeriatın canı da âriftir, takvanın canı da. Marifet, geçmiş zamanlardaki zâhitliğin mahsulüdür. 2090
  • Zâhitlik, ekmeye çalışmaktır. Marifet de o ekilenin bitmesidir.
  • Şu halde çalışmak ve inanmak, bedene benzer. Bu ekmenin canı da biten mahsuldür ve onu devşirmektir.
  • Doğruluğu emretmek de odur, doğruluk da o.
  • Bu günümüzün de padişahıdır, yarınımızın da. Deri, daima lâtif içe kuldur.
  • Şeyh “Ben Allahyım” dedi ama ileri gitti, bütün körlerin boğazını sıktı. 2095
  • Kulun varlığı, Allah varlığında yok olunca ne kalır? Bir düşün a çıfıt!
  • Gözün varsa aç da bak. Lâ dedikten sonra artık ne kalır?
  • O göğe, aya tüküren dudağın, boğazın, ağzın kesilseydi keşke!
  • Şüphe yok ki o tükürük, göğe çıkmaz, döner, senin suratına gelir.
  • “Ebuleheb’in ruhuna kıyamete kadar “Elleri kurusun” bedduası geldiği gibi o tükürük de kıyamete kadar Allah’dan, senin suratına gelir. 2100
  • Davulu var, bayrağı var, ülkesi var. Böyle bir padişaha hazır sofraya oturur diyen köpektir.
  • Gökler, onun ayına kuldur. Doğu da ondan ekmek dilemektedir, batı da.
  • Fermanında “Sen olmasaydın gökleri yaratmazdım” hadîsi yazılı olan zat, bir zattır ki herkes, onun nimetlerine, onun rızk taksimine muhtaçtır.
  • O olmasaydı gökyüzü olmazdı, dönmezdi, nurlanmazdı, meleklere yurt kesilmezdi.
  • O olmasaydı denizler olmaz, denizlerdeki heybet vücut bulmaz, balıklar ve padişahlara lâyık inciler meydana gelmezdi. 2105
  • O olmasaydı yeryüzü olmaz, yeryüzünün içinde defineler, dışında yaseminler yaratılmazdı.
  • Rızklar da onun rızkını yemektedir. Meyveler de onun yağmuruna karşı dudakları kupkuru bir haldedir.
  • Kendine gel , bu işteki düğüm, tersine düğümlenmiştir. Sana sadaka verene sen sadaka ver!
  • Ey yoksul zengine zekât ver. Bütün altınlar, bütün ipekli kumaşlar, yokluktadır, yoksuldadır.