- Ey din Allahsı, sağıma da dönersem senin döndürmenle döneyim, soluma da dönersem senin döndürmenle.
- هم به تقلیب تو تا ذات الیمین ** یا سوی ذات الشمال ای رب دین
- Yüz binlerce yıllardır havadaki zerreler gibi ihtiyarsızdım. 220
- صد هزاران سال بودم در مطار ** همچو ذرات هوا بیاختیار
- O zamanı ve o hali unuttum ama uykuda bu âlemden göçüp gitmem, bana o âlemden bir armağan.
- گر فراموشم شدست آن وقت و حال ** یادگارم هست در خواب ارتحال
- Uyku zamanı bu dört unsur çarmıhından kurtulur, şu daracık yurttan can yaylasına sıçrar, çıkarım.
- میرهم زین چارمیخ چارشاخ ** میجهم در مسرح جان زین مناخ
- Uyku dadısından o geçmiş günlerin sütünü içerim ey bir şeye ihtiyacı olmayan ve herkes kendisine muhtaç olan Allah.
- شیر آن ایام ماضیهای خود ** میچشم از دایهی خواب ای صمد
- Bütün âlem, kendi ihtiyarından, kendi varlığından sarhoşluk âlemine kaçmaktadır.
- جمله عالم ز اختیار و هست خود ** میگریزد در سر سرمست خود
- Bu suretle herkes, şarap, çalgı gibi şeylere düşer de kendi aklından bir an olsun kurtulmaya çalışır. 225
- تا دمی از هوشیاری وا رهند ** ننگ خمر و زمر بر خود مینهند
- Herkes bilir ki bu varlık tuzaktır. İnsanın kendi ihtiyarı ile bir şeyi düşünmesi, bir şeyi anması cehennemdir âdeta.
- جمله دانسته کای این هستی فخ است ** فکر و ذکر اختیاری دوزخ است
- Onun için herkes varlığından, kendiliğinden geçme âlemine, yahut sarhoşluğa kaçar, yahut da bir işe koyulup kendini unutur.
- میگریزند از خودی در بیخودی ** یا به مستی یا به شغل ای مهتدی
- Fakat yine bu âlemden kendini çeker, varlık âlemine gelirsin. Çünkü o kendini unutma âlemine Allah fermanı olmadan gitmiştik.
- نفس را زان نیستی وا میکشی ** زانک بیفرمان شد اندر بیهشی
- Ne cin, zaman kaydının hapsinden kurtulabilir, ne insan.
- لیس للجن و لا للانس ان ** ینفذوا من حبس اقطار الزمن
- Yüce göklere çıkmak, ancak doğru yolu bulma kuvvetiyle olabilir. 230
- لا نفوذ الا بسلطان الهدی ** من تجاویف السموات العلی
- İnsan, doğru yolu ancak Allah’dan çekinen kulun ruhunu, göklerden şeytanları kovan şahaplardan koruyan kuvvetle bulabilir.
- لا هدی الا بسلطان یقی ** من حراس الشهب روح المتقی
- Yok olmadıkça hiç kimseye ululuk tapısına varmaya yol yoktur.
- هیچ کس را تا نگردد او فنا ** نیست ره در بارگاه کبریا
- Göklere yücelme nedir? Şu yokluk. Âşıkların yolu da yokluktur, dini de.
- چیست معراج فلک این نیستی ** عاشقان را مذهب و دین نیستی
- Aşk yolunda yalvarma bakımından pöstekiyle çarık, Eyaz’a mihrap olmuştur.
- پوستین و چارق آمد از نیاز ** در طریق عشق محراب ایاز
- Gerçi onu padişah severdi.. İçi de güzeldi, dışı da. 235
- گرچه او خود شاه را محبوب بود ** ظاهر و باطن لطیف و خوب بود
- Fakat kendisi de kibirsiz riyasız, kinsiz bir hale gelmişti. Yüzü, padişahın güzelliğine bir anda kesilmişti.
- گشته بیکبر و ریا و کینهای ** حسن سلطان را رخش آیینهای
- Varlığından uzaklaştığı için işinin sonu da Mahmut oldu.
- چونک از هستی خود او دور شد ** منتهای کار او محمود بد
- Eyaz, kibir korkusundan çekinirdi de onun için temkini, pek kuvvetli bir hale gelmişti.
- زان قویتر بود تمکین ایاز ** که ز خوف کبر کردی احتراز
- O tertemiz bir hale gelmişti. Kibrin, nefsin boynunu vurmuştu.
- او مهذب گشته بود و آمده ** کبر را و نفس را گردن زده
- Ya o düzenleri halka bir şey öğretmek için yapıyor, yahut korkudan uzak bir hikmet yüzünden böyle bir harekette bulunuyordu. 240
- یا پی تعلیم میکرد آن حیل ** یا برای حکمتی دور از وجل
- Yahut varlık, yokluk rüzgârları ile esip gelen bir bağ olduğundan her gün çarığını görmeyi istiyor,
- یا که دید چارقش زان شد پسند ** کز نسیم نیستی هستیست بند
- Bu suretle de yokluk definesinin üstüne kurulan yapının kapısını açmak, o zevk yaşayışının yelini bulmak diliyordu.
- تا گشاید دخمه کان بر نیستیست ** تا بیاید آن نسیم عیش و زیست
- Bu kaynağın malı, mülkü, atlası, çabuk yürüyüp giden cana bir zincirdir.
- ملک و مال و اطلس این مرحله ** هست بر جان سبکرو سلسله