English    Türkçe    فارسی   

6
2220-2244

  • Yalancı, doğru olmasa bir yalan kıvırabilir mi? İki âlemde de her yalan doğrudan meydana gelir. 2220
  • کی دروغی قیمت آرد بی ز راست  ** در دو عالم هر دروغ از راست خاست 
  • Doğrunun revacına, parlaklığına bakar da yalancı, o ümitle yalan söyler.
  • راست را دید او رواجی و فروغ  ** بر امید آن روان کرد او دروغ 
  • Ey yalancı, bu yalanın da doğru yüzünden geçmede. Nimete şükret de doğruyu inkâr etme.
  • ای دروغی که ز صدقت این نواست  ** شکر نعمت گو مکن انکار راست 
  • Filozofluk taslayandan mı söyleyeyim, onun sevdasından mı bahsedeyim? Yoksa Tanrı’nın gemilerini denizlerini mi anlatayım?
  • از مفلسف گویم و سودای او  ** یا ز کشتیها و دریاهای او 
  • Hadi onun gemilerinden bahsedeyim. Çünkü o bahis, gönle öğüt verir. Külden bahsedeyim. Çünkü cüz, küllün içindedir.
  • بل ز کشتیهاش کان پند دلست  ** گویم از کل جزو در کل داخلست 
  • Her velîyi Nuh ve kaptan bil, bu halkın sohbetini de tûfan say. 2225
  • هر ولی را نوح و کشتیبان شناس  ** صحبت این خلق را طوفان شناس 
  • Aslandan ve erkek ejderhadan az kaç da âşinalarından, akrabalarından daha fazla sakın.
  • کم گریز از شیر و اژدرهای نر  ** ز آشنایان و ز خویشان کن حذر 
  • Onlar, seninle buluşup ömrünü ziyân ederler. Onları anma, gayb âleminden elde ettiğin mahsulü bitirir.
  • در تلاقی روزگارت می‌برند  ** یادهاشان غایبی‌ات می‌چرند 
  • Susuz eşek gibi her birinin hayali, beden kabından düşünce şerbetini emer, sömürür.
  • چون خر تشنه خیال هر یکی  ** از قف تن فکر را شربت‌مکی 
  • O kovucuların hayali, abıhayattan elde ettiğin çiğ tanesini emiverir.
  • نشف کرد از تو خیال آن وشات  ** شبنمی که داری از بحر الحیات 
  • Daldan suyun çekilmesine alâmet, o dalın kupkuru kalması, oynamamasıdır. 2230
  • پس نشان نشف آب اندر غصون  ** آن بود کان می‌نجنبد در رکون 
  • Hür uzuv taze dala benzer. Ne yana çekersen eğilir.
  • عضو حر شاخ تر و تازه بود  ** می‌کشی هر سو کشیده می‌شود 
  • Dilersen ondan sepet, hatt3a çember bile yaparsın.
  • گر سبد خواهی توانی کردنش  ** هم توانی کرد چنبر گردنش 
  • Fakat suyu çekildi mi, kökünden su almaz oldu, kurudu mu dilediğin gibi bükülmez.
  • چون شد آن ناشف ز نشف بیخ خود  ** ناید آن سویی که امرش می‌کشد 
  • Kur’an’dan “Namaza kalksalar da üşenerek kalkarlar” âyetini okusana. Dal kökünden meme emmiyor ki.
  • پس بخوان قاموا کسالی از نبی  ** چون نیابد شاخ از بیخش طبی 
  • Bu alamet, taş gibidir. Kısa keseyim de yoksulu, definesini onun hallerini söyleyeyim. 2235
  • آتشین است این نشان کوته کنم  ** بر فقیر و گنج و احوالش زنم 
  • Her fidanı yakan ateşi gördün ya. Hayali yakan can ateşini de seyret.
  • آتشی دیدی که سوزد هر نهال  ** آتش جان بین کزو سوزد خیال 
  • Candan böyle bir ateş yalımlandı mı ne hayale aman vardır ne hakikate.
  • نه خیال و نه حقیقت را امان  ** زین چنین آتش که شعله زد ز جان 
  • O, her aslanın, her tilkinin düşmanıdır. “her şey helâk olur, ancak onun hakikati bâkidir.”
  • خصم هر شیر آمد و هر روبه او  ** کل شیء هالک الا وجهه 
  • Onun hakikatine var, varlığından geç. “Bismi” deki elif gibi kelimede kaybol.
  • در وجوه وجه او رو خرج شو  ** چون الف در بسم در رو درج شو 
  • O elif, Bismi’de gizlenmiştir. O, hem Bismi’de vardır, hem yoktur. 2240
  • آن الف در بسم پنهان کرد ایست  ** هست او در بسم و هم در بسم نیست 
  • Böyle ulanmak için hazfedildi mi kelimede yok olur.
  • هم‌چنین جمله‌ی حروف گشته مات  ** وقت حذف حرف از بهر صلات 
  • O, ulanma içindir, be harfiyle sin harfi, onunla birbirine ulanmıştır. Fakat be harfiyle sin harfinin ulanması, elifin bulanmasına razı olmaz.
  • از صله‌ست و بی و سین زو وصل یافت  ** وصل بی و سین الف را بر نتافت 
  • Bu ulanmada, bu buluşmada bir harf bile sığmazsa artık sözü kısa kesmem lâzım benim.
  • چونک حرفی برنتابد این وصال  ** واجب آید که کنم کوته مقال 
  • Bir harf bile sin’le be’yi ayırıyor. Burada susmak, en lüzumlu bir şey.
  • چون یکی حرفی فراق سین و بیست  ** خامشی اینجا مهمتر واجبیست