- O derviş dedi ki: Ey sırları bilen, bu define için ömrümü zây ettim.
- گفت آن درویش ای دانای راز ** از پی این گنج کردم یاوهتاز
- Hırs şeytanı, acele ettirdi, bana. Ne yavaşlığım kaldı, ne tedbirim, ne ihtiyatım.
- دیو حرص و آز و مستعجل تگی ** نی تانی جست و نی آهستگی
- Tencereden bir lokma bile yemedim. Yalnız avucum siyahlandı, ağzım yandı. 2290
- من ز دیگی لقمهای نندوختم ** کف سیه کردم دهان را سوختم
- Bunu iyice bilmiyorum, bari bu düğümü bağlayana müracaat ederek çözeyim demedim.
- خود نگفتم چون درین ناموقنم ** زان گرهزن این گره را حل کنم
- Tanrı’nın sözünü de Tanrı sözü ile tefsire kalkış. Kendine gel de zannına uyup hezeyan etme a pek yüzlü!
- قول حق را هم ز حق تفسیر جو ** هین مگو ژاژ از گمان ای سخترو
- Düğümü kim bağladıysa o çözer. Bu nükteleri, bu sırları, yine söyleyen açar.
- آن گره کو زد همو بگشایدش ** مهره کو انداخت او بربایدش
- Sana o çeşit söz, kolay anlaşılır gibi gelir ama Tanrı remizleri kolay anlaşılır mı hiç?
- گرچه آسانت نمود آن سان سخن ** کی بود آسان رموز من لدن
- Adam yarabbi dedi, bu işten tövbe ettim. Kapıyı sen kapadın, yine sen aç! 2295
- گفت یا رب توبه کردم زین شتاب ** چون تو در بستی تو کن هم فتح باب
- Duada da bir hünerim yokmuş, yine başımı hırkaya çekiyor, sana yalvarıyorum.
- بر سر خرقه شدن بار دگر ** در دعا کردن بدم هم بیهنر
- Hüner nerede, ben neredeyim, doğru bir gönül nerede? Bunların hepside senin aksin, hepsi de sensin.
- کو هنر کو من کجا دل مستوی ** این همه عکس توست و خود توی
- Her gece rüyada bir tedbire girişmede, bir fikre düşmedeyim. Suda gark olan gemiye döndüm.
- هر شبی تدبیر و فرهنگم به خواب ** همچو کشتی غرقه میگردد ز آب
- Ne ben kalıyorum, ne hünerim kalıyor. Beden de bir leş gibi bihaber olarak bir tarafa düşüyor.
- خود نه من میمانم و نه آن هنر ** تن چو مرداری فتاده بیخبر
- O yüce padişah, seher çağına kadar her gece “ Rabbiniz değil miyim?” diye sormada. “Evet” diye cevap vermede. 2300
- تا سحر جمله شب آن شاه علی ** خود همیگوید الستی و بلی
- Nerede “Evet, Rabbimizsin” diyen? Hepsini de uyku seli aldı götürdü. Yahut da bir timsah, hepsini paraladı, yedi.
- کو بلیگو جمله را سیلاب برد ** یا نهنگی خورد کل را کرد و مرد
- Sabah çağı, karanlıklar kınından parlak kılıcını çekip de,
- صبحدم چون تیغ گوهردار خود ** از نیام ظلمت شب بر کند
- Doğu güneşi, geceyi dürünce bu timsah da yediklerini kusar.
- آفتاب شرق شب را طی کند ** از نهنگ آن خوردهها را قی کند
- Yunus gibi o timsahın midesinden kurtulur, koku ve renk âlemine yayılırız.
- رسته چون یونس ز معدهی آن نهنگ ** منتشر گردیم اندر بو و رنگ
- Halk, Yunus gibi Tanrıyı tesbih etti, o karanlıklar âleminde o yüzden rahat kaldı. 2305
- خلق چون یونس مسبح آمدند ** کاندر آن ظلمات پر راحت شدند
- Her biri seher vakti, gece balığının karnından çıkınca der ki:
- هر یکی گوید به هنگام سحر ** چون ز بطن حوت شب آید به در
- Yarabbi, ey kerem sahibi, o korkunç geceye rahmet definesini gömmüş, ona bunca tat vermişsin.
- کای کریمی که در آن لیل وحش ** گنج رحمت بنهی و چندین چشش
- O üstü pul pul, yol yol olan ve bir timsaha benzeyen gece, gözlerimizi, kulaklarımızı kuvvetlendiriyor, bedenimiz rahatlaşıyor.
- چشم تیز و گوش تازه تن سبک ** از شب همچون نهنگ ذوالحبک
- Bundan böyle senin gibi birisi, bizimle beraber olduktan sonra bize korkunç görünen şeylerden kaçmayız.
- از مقامات وحشرو زین سپس ** هیچ نگریزیم ما با چون تو کس
- Musa, onu ateş gördü ama nurdu. Biz geceyi bir zenci gibi gördük, halbuki o huridir. 2310
- موسی آن را نار دید و نور بود ** زنگیی دیدیم شب را حور بود
- Bundan böyle denizi, çerçöpün örtmemesi için senden bir göz isteyelim.
- بعد ازین ما دیده خواهیم از تو بس ** تا نپوشد بحر را خاشاک و خس
- Büyüklerin gözleri açıldı da ellerini çırpmaya, oynamaya başladılar. Ama bu elle, bu ayakla değil.
- ساحران را چشم چون رست از عمی ** کفزنان بودند بیاین دست و پا