English    Türkçe    فارسی   

6
2290-2314

  • Tencereden bir lokma bile yemedim. Yalnız avucum siyahlandı, ağzım yandı. 2290
  • Bunu iyice bilmiyorum, bari bu düğümü bağlayana müracaat ederek çözeyim demedim.
  • Tanrı’nın sözünü de Tanrı sözü ile tefsire kalkış. Kendine gel de zannına uyup hezeyan etme a pek yüzlü!
  • Düğümü kim bağladıysa o çözer. Bu nükteleri, bu sırları, yine söyleyen açar.
  • Sana o çeşit söz, kolay anlaşılır gibi gelir ama Tanrı remizleri kolay anlaşılır mı hiç?
  • Adam yarabbi dedi, bu işten tövbe ettim. Kapıyı sen kapadın, yine sen aç! 2295
  • Duada da bir hünerim yokmuş, yine başımı hırkaya çekiyor, sana yalvarıyorum.
  • Hüner nerede, ben neredeyim, doğru bir gönül nerede? Bunların hepside senin aksin, hepsi de sensin.
  • Her gece rüyada bir tedbire girişmede, bir fikre düşmedeyim. Suda gark olan gemiye döndüm.
  • Ne ben kalıyorum, ne hünerim kalıyor. Beden de bir leş gibi bihaber olarak bir tarafa düşüyor.
  • O yüce padişah, seher çağına kadar her gece “ Rabbiniz değil miyim?” diye sormada. “Evet” diye cevap vermede. 2300
  • Nerede “Evet, Rabbimizsin” diyen? Hepsini de uyku seli aldı götürdü. Yahut da bir timsah, hepsini paraladı, yedi.
  • Sabah çağı, karanlıklar kınından parlak kılıcını çekip de,
  • Doğu güneşi, geceyi dürünce bu timsah da yediklerini kusar.
  • Yunus gibi o timsahın midesinden kurtulur, koku ve renk âlemine yayılırız.
  • Halk, Yunus gibi Tanrıyı tesbih etti, o karanlıklar âleminde o yüzden rahat kaldı. 2305
  • Her biri seher vakti, gece balığının karnından çıkınca der ki:
  • Yarabbi, ey kerem sahibi, o korkunç geceye rahmet definesini gömmüş, ona bunca tat vermişsin.
  • O üstü pul pul, yol yol olan ve bir timsaha benzeyen gece, gözlerimizi, kulaklarımızı kuvvetlendiriyor, bedenimiz rahatlaşıyor.
  • Bundan böyle senin gibi birisi, bizimle beraber olduktan sonra bize korkunç görünen şeylerden kaçmayız.
  • Musa, onu ateş gördü ama nurdu. Biz geceyi bir zenci gibi gördük, halbuki o huridir. 2310
  • Bundan böyle denizi, çerçöpün örtmemesi için senden bir göz isteyelim.
  • Büyüklerin gözleri açıldı da ellerini çırpmaya, oynamaya başladılar. Ama bu elle, bu ayakla değil.
  • Halkın gözünü, ancak sebepler bağlar. Sebepten korkup titreyen, eshaptan değildir.
  • Fakat bizim eshabımız; hakikat ehlidir. Tanrı, onlara kapı açmış, onları odanın baş köşesine geçirmiştir.