Yüce göklere çıkmak, ancak doğru yolu bulma kuvvetiyle olabilir.230
لا نفوذ الا بسلطان الهدی ** من تجاویف السموات العلی
İnsan, doğru yolu ancak Allah’dan çekinen kulun ruhunu, göklerden şeytanları kovan şahaplardan koruyan kuvvetle bulabilir.
لا هدی الا بسلطان یقی ** من حراس الشهب روح المتقی
Yok olmadıkça hiç kimseye ululuk tapısına varmaya yol yoktur.
هیچ کس را تا نگردد او فنا ** نیست ره در بارگاه کبریا
Göklere yücelme nedir? Şu yokluk. Âşıkların yolu da yokluktur, dini de.
چیست معراج فلک این نیستی ** عاشقان را مذهب و دین نیستی
Aşk yolunda yalvarma bakımından pöstekiyle çarık, Eyaz’a mihrap olmuştur.
پوستین و چارق آمد از نیاز ** در طریق عشق محراب ایاز
Gerçi onu padişah severdi.. İçi de güzeldi, dışı da.235
گرچه او خود شاه را محبوب بود ** ظاهر و باطن لطیف و خوب بود
Fakat kendisi de kibirsiz riyasız, kinsiz bir hale gelmişti. Yüzü, padişahın güzelliğine bir anda kesilmişti.
گشته بیکبر و ریا و کینهای ** حسن سلطان را رخش آیینهای
Varlığından uzaklaştığı için işinin sonu da Mahmut oldu.
چونک از هستی خود او دور شد ** منتهای کار او محمود بد
Eyaz, kibir korkusundan çekinirdi de onun için temkini, pek kuvvetli bir hale gelmişti.
زان قویتر بود تمکین ایاز ** که ز خوف کبر کردی احتراز
O tertemiz bir hale gelmişti. Kibrin, nefsin boynunu vurmuştu.
او مهذب گشته بود و آمده ** کبر را و نفس را گردن زده
Ya o düzenleri halka bir şey öğretmek için yapıyor, yahut korkudan uzak bir hikmet yüzünden böyle bir harekette bulunuyordu.240
یا پی تعلیم میکرد آن حیل ** یا برای حکمتی دور از وجل
Yahut varlık, yokluk rüzgârları ile esip gelen bir bağ olduğundan her gün çarığını görmeyi istiyor,
یا که دید چارقش زان شد پسند ** کز نسیم نیستی هستیست بند
Bu suretle de yokluk definesinin üstüne kurulan yapının kapısını açmak, o zevk yaşayışının yelini bulmak diliyordu.
تا گشاید دخمه کان بر نیستیست ** تا بیاید آن نسیم عیش و زیست
Bu kaynağın malı, mülkü, atlası, çabuk yürüyüp giden cana bir zincirdir.
ملک و مال و اطلس این مرحله ** هست بر جان سبکرو سلسله
Buna kapılan, şu altın zinciri gördü de kapıldı, ruhu bir delik içinde kaldı, ovalara çıkamadı.
سلسلهی زرین بدید و غره گشت ** ماند در سوراخ چاهی جان ز دشت
Görünüşü cennet ama hakikatte bir cehennem. Üstü güllü nakışlarla bezenmiş bir zehirli yılan.245
صورتش جنت به معنی دوزخی ** افعیی پر زهر و نقشش گل رخی
İnanan kişiye cehennem zarar vermez ama oradan geçmemek daha iyidir ya.
گرچه مؤمن را سقر ندهد ضرر ** لیک هم بهتر بود زانجا گذر
Cehennem ona bir zeval vermez. Vermez ama herhalde cennet, onun için daha hoştur ya.
گرچه دوزخ دور دارد زو نکال ** لیک جنت به ورا فی کل حال
Ey noksan kişiler, şu gül yüzlülerden sakının. Onlarla konuşmaya kalktınız, düşüp kalkmaya başladınız mı anlarsınız ki onlar cehennemdir.
الحذر ای ناقصان زین گلرخی ** که بگاه صحبت آمد دوزخی
Bir Hintli köle, efendisinin kızına gizlice âşık olmuştu . Kızı, bir ulu adamın oğluna verdiler. Köle haber alınca hastalandı, yanıp yakılmaya başladı.Ne doktor,derdini anlıyordu,ne de onda söylemeye kudret vardı.
حکایت غلام هندو کی به خداوندزادهی خود پنهان هوای آورده بود چون دختر را با مهتر زادهای عقد کردند غلام خبر یافت رنجور شد و میگداخت و هیچ طبیب علت او را در نمییافت و او را زهرهی گفتن نه
Zengin bir adamın Hintli bir kölesi vardı. Onu beslemiş, büyütmüş, Âdeta ölüyken diriltmişti.
خواجهای را بود هندو بندهای ** پروریده کرده او را زندهای
Bilgi ve edep belletmiş, gönlünde hüner ışığını yakmıştı.250
علم و آدابش تمام آموخته ** در دلش شمع هنر افروخته
Çocukluğundan beri nazla yetiştirilmiş, o iyilikçi adam, onu lütuf kucağında büyütmüştü.
پروریدش از طفولیت به ناز ** در کنار لطف آن اکرامساز
Bu zengin adamında güzel, gümüş bedenli, yaradılışı ahlâkı hoş bir kızı vardı.
بود هم این خواجه را خوش دختری ** سیماندامی گشی خوشگوهری
Kız, evlenme çağına girince kızı isteyenler, ona ağır nikâh parası vermeye başladılar.
چون مراهق گشت دختر طالبان ** بذل میکردند کابین گران
Her ulu adamdan kız istemeye bir görücü geliyordu.
میرسیدش از سوی هر مهتری ** بهر دختر دم به دم خوزهگری