English    Türkçe    فارسی   

6
2539-2563

  • Tirmiz padişahı da bundan vehimleniyordu zaten. Delkak’ın halinden vehim büsbütün arttı.
  • Dedi ki: çabuk söyle, ne var? Kimden bu derece perişan oldun? 2540
  • Delkak cevap verdi: Köyde duydum ki padişah, her ana caddenin başında bir tellal bağırtmış.
  • Üç günde Semerkant’a kadar gidecek adama hazineler bağışlatacağım demiş.
  • Koşa, koşa aceleyle geldim ki ben de o kudret olmadığını söyleyeyim.
  • Benden böyle çeviklik gelmez. Hiç olmazsa bunu benden umma!
  • Padişah hay canına lânet olsun dedi, şehre yüzlerce korku saldın. 2545
  • A ham herif, bu kadar şey için ota da ateş saldın, otlağa da.
  • Şu davullu, bayraklı hamlar da, biz yokluk yurdundan haberciyiz diye bağırıp dururlar ya!
  • Hepsi dünyaya bir şeyhlik lâfıdır atmış, kendisini Beyazıd yerine koymuştur.
  • Kendi kendine yola girmiş, kendi kendine ulaşmış; bir dava yurdunda meclis kurmuştur.
  • Kendi kendisine gelin güvey olan gibi. Kız tarafını hiç bundan haberi yokken güvey evi birbirine girer. 2550
  • İş yarıdan yarıya düzeldi, biz, bize gereken şartları yerine getirdik.
  • Evleri süpürdük, bezedik. Bu hevesle âdeta sarhoş olduk, bu işe hoş bir surette giriştik der.
  • Fakat o taraftan bir haber geldi mi hayır. O damdan bir kuş uçup bu yana ulaştı mı? Hayır!
  • Bu birbiri üstüne ulanan elçilikler, bu gürültü patırtı üzerine o taraftan size bir cevap geldi mi? Ne gezer?
  • Gelmedi ama sevgilimiz biliyor ya. Mutlaka gönülden gönle yol vardır derler. 2555
  • Peki ama umduğumuz sevgiliden niye mektubumuza cevap gelmedi, niye yol bomboş öyleyse?
  • Gizli aşikâr yüzlerce nişane var, fakat yeter, bu kapının perdesini bundan fazla açma.
  • Sen yine, zevzekliğinden kendi kendisini derde atan o ahmak Delkak’ın hikâyesini söyle.
  • Vezir dedi ki: Ey doğruya bir direk, bir dayak olan padişahım! Şu aşağılık kul bir söz söyleyecek, onu lûtfen dinle.
  • Delkak, köyden bir iş için geldi. Bir şey söyleyecekti. Şimdi vazgeçti, pişman oldu. 2560
  • Yağdan, baldan bahsetmede, söyleyeceğini gizlemede, maskaralıkla bu işten kurtulmaya savaşmada.
  • Kını gösteriyor, kılıcı gizliyor. Onu acımadan sıkıştırmak gerek.
  • Fıstığı, yahut cevizi kırmadıkça ne içi meydana çıkar, ne ondan bir yağ çıkarılır.