- Hâsılı armağanlar sunuldu, nişan yapıldı, kumaşlar gönderildi, kızın verileceği ortalığa yayıldı.
- چون به جد تزویج دختر گشت فاش ** دست پیمان و نشانی و قماش
- Evde küçük bir köle vardı. Bu sıralarda hastalandı, yanıp yakılmaya, eriyip solmaya başladı.
- پس غلام خرد که اندر خانه بود ** گشت بیمار و ضعیف و زار زود
- Hummaya tutulmuş bir hasta gibi eriyordu. Hekim, hastalığını anlayamadı. 270
- همچو بیمار دقی او میگداخت ** علت او را طبیبی کم شناخت
- Akıl diyordu ki: Onun illeti, gönül illeti. Beden ilâcı gönlüne tesir etmez ki.
- عقل میگفتی که رنجش از دلست ** داروی تن در غم دل باطلست
- Bu sevda yüzünden köleciğin gönlü yaralıydı ama derdini kimseciklere söyleyemiyordu.
- آن غلامک دم نزد از حال خویش ** کز چه میآید برو در سینه نیش
- Bir gece zengin adam karısına dedi ki: Kimseye duyurmadan, gizlice onun halini sor soruştur bakalım.
- گفت خاتون را شبی شوهر که تو ** باز پرسش در خلا از حال او
- Sen onun anası sayılırsın. Derdini sana açar elbette.
- تو به جای مادری او را بود ** که غم خود پیش تو پیدا کند
- Kadın, bu sözü kulağına koyunca ertesi gün kölenin yanına gitti. 275
- چونک خاتون در گوش این کلام ** روز دیگر رفت نزدیک غلام
- Yüzlerce nazla, muhabbetle başını karıştırmaya, saçlarını taramaya başladı.
- پس سرش را شانه میکرد آن ستی ** با دو صد مهر و دلال و آشتی
- Şefkatli analar gibi onu yumuşattı, nihayet söyletmeye muvaffak oldu.
- آنچنان که مادران مهربان ** نرم کردش تا در آمد در بیان
- Köle dedi ki: Senden bunu mu umardım ben? Kızını inatçı bir yabancıya veresin.
- که مرا اومید از تو این نبود ** که دهی دختر به بیگانهی عنود
- Bizim efendimizin kızı olsun, biz de ona âşık olalım da o başkasına varsın? Yazık değil mi?
- خواجهزادهی ما و ما خستهجگر ** حیف نبود که رود جای دگر
- Kadın bu söze öyle kızdı ki onu dövüp damdan aşağıya atmak istedi. 280
- خواست آن خاتون ز خشمی که آمدش ** که زند وز بام زیر اندازدش
- O kim oluyor diyordu, bir kahpenin Hintli bir oğlu. Nasıl oluyor da bir efendinin kızına tamah ediyor?
- کو که باشد هندوی مادرغری ** که طمع دارد به خواجه دختری
- Fakat bunları içinden söylemekle beraber sabretmek daha doğru deyip kendini tuttu. Kocasına, dinle şu şaşılacak şeyi dedi..
- گفت صبر اولی بود خود را گرفت ** گفت با خواجه که بشنو این شگفت
- Biz, onu güvenilir bir adam sanıyorduk, umarmıydık böyle bir çalıkuşunun hain çıkacağını?
- این چنین گراء کی خاین بود ** ما گمان برده که هست او معتمد
- Efendinin, karısına “Sabret,köleyi tekdir etme. Ben onu bu tamahtan öyle bir geçiririm ki ne şiş yanar,ne kebap” demesi.
- صبر فرمودن خواجه مادر دختر را کی غلام را زجر مکن من او را بیزجر ازین طمع باز آرم کی نه سیخ سوزد نه کباب خام ماند
- Efendi dedi ki: “Sabret. Ona de ki: Kızı ona vermez sana veririz.
- گفت خواجه صبر کن با او بگو ** که ازو ببریم و بدهیمش به تو
- Bu suretle belki gönlünden o sevdayı çıkarırız. Sen hele bir hoşça bak, ben nasıl onu bu işten vazgeçiririm? 285
- تا مگر این از دلش بیرون کنم ** تو تماشا کن که دفعش چون کنم
- Sen gönlünü hoş tut,bunu iyice bil ki kızımız, hakikaten de senin eşindir.
- تو دلش خوش کن بگو میدان درست ** که حقیقت دختر ما جفت تست
- A güzel müşteri, evvelce bunu bilmiyorduk, mademki bildik, elbette kızımıza daha lâyıksın sen.
- ما ندانستیم ای خوش مشتری ** چونک دانستیم تو اولیتری
- Ateşimiz, kendi mangalımızda; Leylâ, bizim Leylâ’mız, Mecnunumuz da sen, de
- آتش ما هم درین کانون ما ** لیلی آن ما و تو مجنون ما
- İyice bir hayale, bir düşünceye düşsün. İyi düşünce insanı semirtir.
- تا خیال و فکر خوش بر وی زند ** فکر شیرین مرد را فربه کند
- Hayvan,otla semirir,insan da yücelikle,şerefle gelişir. 290
- جانور فربه شود لیک از علف ** آدمی فربه ز عزست و شرف
- İnsan kulağından gelişir, duya duya canlanır. Hayvansa boğazından, yemesinden, içmesinden gelişir.
- آدمی فربه شود از راه گوش ** جانور فربه شود از حلق و نوش
- Kadın, “Böyle bir arlanılacak sözü, ağzım nasıl varır da söyler?
- گفت آن خاتون ازین ننگ مهین ** خود دهانم کی بجنبد اندرین