English    Türkçe    فارسی   

6
270-294

  • Hummaya tutulmuş bir hasta gibi eriyordu. Hekim, hastalığını anlayamadı. 270
  • Akıl diyordu ki: Onun illeti, gönül illeti. Beden ilâcı gönlüne tesir etmez ki.
  • Bu sevda yüzünden köleciğin gönlü yaralıydı ama derdini kimseciklere söyleyemiyordu.
  • Bir gece zengin adam karısına dedi ki: Kimseye duyurmadan, gizlice onun halini sor soruştur bakalım.
  • Sen onun anası sayılırsın. Derdini sana açar elbette.
  • Kadın, bu sözü kulağına koyunca ertesi gün kölenin yanına gitti. 275
  • Yüzlerce nazla, muhabbetle başını karıştırmaya, saçlarını taramaya başladı.
  • Şefkatli analar gibi onu yumuşattı, nihayet söyletmeye muvaffak oldu.
  • Köle dedi ki: Senden bunu mu umardım ben? Kızını inatçı bir yabancıya veresin.
  • Bizim efendimizin kızı olsun, biz de ona âşık olalım da o başkasına varsın? Yazık değil mi?
  • Kadın bu söze öyle kızdı ki onu dövüp damdan aşağıya atmak istedi. 280
  • O kim oluyor diyordu, bir kahpenin Hintli bir oğlu. Nasıl oluyor da bir efendinin kızına tamah ediyor?
  • Fakat bunları içinden söylemekle beraber sabretmek daha doğru deyip kendini tuttu. Kocasına, dinle şu şaşılacak şeyi dedi..
  • Biz, onu güvenilir bir adam sanıyorduk, umarmıydık böyle bir çalıkuşunun hain çıkacağını?
  • Efendinin, karısına “Sabret,köleyi tekdir etme. Ben onu bu tamahtan öyle bir geçiririm ki ne şiş yanar,ne kebap” demesi.
  • Efendi dedi ki: “Sabret. Ona de ki: Kızı ona vermez sana veririz.
  • Bu suretle belki gönlünden o sevdayı çıkarırız. Sen hele bir hoşça bak, ben nasıl onu bu işten vazgeçiririm? 285
  • Sen gönlünü hoş tut,bunu iyice bil ki kızımız, hakikaten de senin eşindir.
  • A güzel müşteri, evvelce bunu bilmiyorduk, mademki bildik, elbette kızımıza daha lâyıksın sen.
  • Ateşimiz, kendi mangalımızda; Leylâ, bizim Leylâ’mız, Mecnunumuz da sen, de
  • İyice bir hayale, bir düşünceye düşsün. İyi düşünce insanı semirtir.
  • Hayvan,otla semirir,insan da yücelikle,şerefle gelişir. 290
  • İnsan kulağından gelişir, duya duya canlanır. Hayvansa boğazından, yemesinden, içmesinden gelişir.
  • Kadın, “Böyle bir arlanılacak sözü, ağzım nasıl varır da söyler?
  • Onun için böyle abes bir sözü nasıl geveleyebilirim? Gebersin o şeytan huylu hain” dedi.
  • Adam, hayır dedi, korkma. Sen böyle söyle de onun hastalığı geçsin, bu lütuf yüzünden iyileşsin.