English    Türkçe    فارسی   

6
2782-2806

  • Bölük, bölük düşünce ordumuz, susamış bir halde gönül çeşmesine geliyor.
  • Testilerini doldurup gidiyorlar. Daima meydanda ve daima gizli bunlar.
  • Düşünceleri, gökyüzünün yıldızları say. Fakat bunlar, başka bir gökyüzünde dönmedeler.
  • Kutluluk gördün mü şükret, ihsanda bulun. Kötülük gördün mü sadaka ver, yargılanma dile! Çark vur. 2785
  • Padişahım biz kimiz ki devlete, kutluluğa layık olalım? Sen gel, talihimi devlete döndür.
  • Ayın nuru ile ruhu parlat. Çünkü tutulma yerine geldi, zararlar gördü, can simsiyah oldu.
  • Onu yine hayalden vehimden, zandan kurtar. Yine kuyudan çıkar, cefa ipinden halâs et.
  • Bu suretle de bir gönül, senin güzel gönül alışınla kanatlansın, uçsun, şu balçıktan kurtulsun!
  • Ey Mısır azizi, ey ahdinde duran zat,mazlum Yusuf, senin zindanındadır. 2790
  • Onu kurtarmak için çabucak bir rüya görüver, Tanrı, ihsan sahiplerini sever.
  • Yedi arık ve hasta öküz, yedi semiz öküzü yutmada.
  • Yedi kuru ve çirkin beğenilmeyecek başak, yedi taze ve yemyeşil başağı otlamada.
  • Ey aziz, gönül Mısırında kıtlık başlıyor. Aman padişahım bunu caiz görme.
  • Padişahım, senin hapsinde bir Yusuf’um ben. Lûtfet, beni kadınlardan kurtar. 2795
  • Arşta oturup duruyordum. Anamın şehveti “inin” emri ile beni buraya attı.
  • O tam yücelikten bir kocakarının hilesiyle rahim zindanına düştüm.
  • Ruhu ta arştan bu yurda getirdi. Hasılı kadınların hilesi pek büyük.
  • İnişim, önce de kadın yüzünden, sonra da kadın yüzünden. Ruhtum, nasıl oldu da bedene büründüm?
  • Ya bu düşkün Yusuf’un ağlayıp inlemesini duy, yahut o âşık Yakub’a merhamet et. 2800
  • Kardeşlerimden mi feryat edeyim, kadınlardan mı? Âdem gibi cennetlerden düştüm ben!
  • Kış yaprağı gibi soldum, çünkü vuslat cennetinde buğday yedim.
  • Senin lûtfunu, ihsanını, o barış selâmını o güzel haberini duyunca,
  • Kötü göz değmesin diye ateşe çöreotu attım, fakat çöreotuma da kötü göz değdi.
  • Önde de sonda da her kötü gözü def eden, ancak ve ancak mahmur gözlerindir. 2805
  • Padişahın kötü gözü, senin güzel gözlerin mat eder, mahveder; ne güzel ilâç bu.