English    Türkçe    فارسی   

6
2823-2847

  • Geceleyin karanlıkta kimi görsem, hiç şüphe yok, onu gündüz tanırım dedi.
  • Başka biri, benim hünerim kolumdadır. Kolumun kuvvetiyle duvarları delerim dedi.
  • Başka biri dedi ki: Benim marifetim burnumda. İşim, toprakları koklamaktır. 2825
  • “İnsanlar madenlere benzerler” sırrına ermişim. Peygamber, onu ne için söylemişti.
  • Ben, toprağın bedeninde ne kadar para var, ne madeni gizli anlarım.
  • Bir yerde sayısız altın gizli, öbür tarafın masrafı, gelirinden fazla meselâ, derhal bilirim.
  • Mecnun gibi toprağı koklarım, yanılmaksızın Leylâ’nın bulunduğu toprağı bulurum.
  • Her gömleği koklar, içinde Yusuf mu var, şeytan mı anlarım. 2830
  • Ahmet gibi hani. O da Yemen’den koku alırdı ya. Benim de şu burnum, o nasibe erişmiştir işte.
  • Hangi toprak altına komşu, hangisi sıfırdan ibaret. Beş para etmez? Bu, bana malûm olur.
  • Bir başkası da benim hünerim de dedi, elimdedir. Dağ tepesine kadar kement atarım.
  • Ahmet gibi... Onun canı da bir kement attı, kemendi ta göğe ulaştı.
  • Tanrı dedi ki: Ey gökyüzündeki Beyt-i Mâmur’a kement atan, atışı benden bil. “Attığın vakit sen atmadın ben attım” 2835
  • Nihayet dediler ki: Ey yüce ve vefalı dost, sen de söyle. Senin ne hünerin ne marifetin var?
  • Sultan Mahmut dedi ki: Benim hünerim sakalımdadır. Onunla suçluları cezadan eziyetten kurtarırım.
  • Suçluları cellâtlara verdiler mi, sakalım oynayınca onlar kurtuluverirler.
  • Acıyıp sakalımı oynattım mı öldürülmeden de kurtulurlar, dertten de, elemden de.
  • Hırsızlar, bu sözü duyunca kutbumuz sensin dediler; minnet gününde kurtuluşumuz senden olacak. 2840
  • Bu sırada sağ taraftan bir köpek havladı. Köpek sesinden anlayan, köpek diyor ki dedi, padişah sizinle beraber.
  • Kokudan anlayan bir yandaki toprağı kokladı, bu dedi, bir dul kadının odasının toprağı.
  • Kement atan, kemendini attı, yüksek bir duvara ulaştılar.
  • Koku alan bir başka yeri kokladı, dedi ki: O eşsiz padişahın hazinesi burada. 2845
  • Delik delen, duvarı deldi, hazineye girdiler. Her biri bir şeyler aldı.
  • Bir hayli altın sırmalarla bezenmiş kumaş, ağır mücevherler alıp hemen gizlediler.