English    Türkçe    فارسی   

6
2842-2866

  • Bu sırada sağ taraftan bir köpek havladı. Köpek sesinden anlayan, köpek diyor ki dedi, padişah sizinle beraber.
  • Kokudan anlayan bir yandaki toprağı kokladı, bu dedi, bir dul kadının odasının toprağı.
  • Kement atan, kemendini attı, yüksek bir duvara ulaştılar.
  • Koku alan bir başka yeri kokladı, dedi ki: O eşsiz padişahın hazinesi burada. 2845
  • Delik delen, duvarı deldi, hazineye girdiler. Her biri bir şeyler aldı.
  • Bir hayli altın sırmalarla bezenmiş kumaş, ağır mücevherler alıp hemen gizlediler.
  • Padişah konakladıkları yeri, şekillerini, adlarını, yollarını iyice öğrendi.
  • Onlardan gizlenip geri döndü. Sabahleyin divanda bu macerayı anlattı.
  • Hemen yiğit çavuşlar yolladılar. Hırsızları tutup bağladılar. 2850
  • Hepsini eli bağlı olarak divana getirdiler. Can korkusu ile tir tir titriyorlardı.
  • Padişahın huzurunda durdular. O ay gibi parlayan padişah, geceleyin kendileri ile arkadaşlık eden adamdı.
  • Geceleyin kimi görse gündüz şüphesiz bir surette tanıyan,
  • Padişahı tahtında görünce bu adam dedi, geceleyin bizimle arkadaşlık eden adamdır.
  • Sakalında o kadar hüner, marifet vardı ya hani; bu tutulmamızda yine ondan oldu. 2855
  • Gözü, padişahı tanımış olduğundan bu tanışıklıkla ağzını açtı, tesirli bir suretle söze başladı;
  • Dedi ki: “Nerede olursanız olun, o sizinledir” dedikleri bu padişah işte. Bizim yaptığımızı görüyor, sırrımızı duyuyordu.
  • Gözüm, geceleyin padişahı tanıdı; Bütün gece onun ay gibi yüzü ile aşk oyununa girişti.
  • Ben, ondan ümmetimi dileyecek, şefaatte bulunacağım. O, hiçbir âriften yüz çevirmez.
  • Bil ki ârifin gözü, iki âlemde de insana aman verir. Herkes, onunla yardıma nail olur. 2860
  • “Gözü Tanrı’dan başka bir şeye kaymadı” da onun için Muhammed, her derdin şefaatçisi oldu.
  • Dünya gecesinde güneş, perde ardındayken o Tanrı’yı görüyordu, ümidi ondandı.
  • İki gözü de “Biz senin göğsünü açmadık mı, ferahlatmadık mı seni?” sürmesiyle sürmelemişti. Cebrail’in bile görmeye tahammül edemediğini o, gördü.
  • Tanrı bir yetime sürme çekti mi onu, doğru yola girmiş eşsiz, iri bir inci haline getirir.
  • Nuru incilerden üstün olur. Öyle bir istenen, arzulanan, Tanrıyı ister, arzular. 2865
  • Kulların duraklarını gördü; hasılı o yüzden Tanrı, onun adını “Gören tanık” taktı.