Yüzünü göreni, lûtfet, cemalinden uzaklaştırma.
هین مران از روی خود او را بعید ** آنک او یکباره آن روی تو دید
Senden başkasının yüzünü görmek, boğaza takılan bir zincirdir. “Tanrı’dan başka her şey bâtıldır, asılsızdır.”
دید روی جز تو شد غل گلو ** کل شیء ما سوی الله باطل
Bâtıldırlar ama bana hak görünmedeler. Çünkü bâtıl, bâtılları çeker.
باطلاند و مینمایندم رشد ** زانک باطل باطلان را میکشد
Yeryüzünde, gökyüzünde ne varsa hepsi de zerre zerre kehlibar gibi kendi cinsini çekmededir. 2900
ذره ذره کاندرین ارض و سماست ** جنس خود را هر یکی چون کهرباست
Mide, ta dibine kadar ekmeği çekmededir, ciğerdeki hararet, suyu.
معده نان را میکشد تا مستقر ** میکشد مر آب را تف جگر
Güzellerin çekici gözleri de buralarda döner, dolaşır, gül bahçelerindeki kokuları arar durur.
چشم جذاب بتان زین کویها ** مغز جویان از گلستان بویها
Çünkü gözün duygusu, rengi çeker; beyin ve burun, güzel kokuları.
زانک حس چشم آمد رنگ کش ** مغز و بینی میکشد بوهای خوش
Bu çekilişleri de sırları bilen Tanrı’dan bil. Sen, kendi çekişinle bizi buralardan kurtar Yarabbi!
زین کششها ای خدای رازدان ** تو به جذب لطف خودمان ده امان
Ey müşterimiz olan Tanrı, sen bu çekicilerden üstünsün. Âcizleri satın alırsan değer, yaraşır. 2905
غالبی بر جاذبان ای مشتری ** شاید ار درماندگان را وا خری
Kadir gecesi, o dolunayı tanıyan, susuz kişinin buluta yüz çevirmesi gibi yüzünü padişaha döndürdü.
رو به شه آورد چون تشنه به ابر ** آنک بود اندر شب قدر آن بدر
Dili de onundu zaten, canı da. Onun olan, ona küstahça söz söylese ne çıkar?
چون لسان وجان او بود آن او ** آن او با او بود گستاخگو
Dedi ki: Biz can gibi balçığa kakılıp kaldık. Kıyamet gününde can güneşi sensin.
گفت ما گشتیم چون جان بند طین ** آفتاب جان توی در یوم دین
Ey gizlice yürüyen padişah, vakti geldi... Kerem et, hayırlısı ile bir sakalını oynat.
وقت آن شد ای شه مکتومسیر ** کز کرم ریشی بجنبانی به خیر
Her birimiz hünerimizi gösterdik, fakat o hünerler, ancak bahtsızlığımızı arttırdı. 2910
هر یکی خاصیت خود را نمود ** آن هنرها جمله بدبختی فزود
O marifetler, boynumuzu bağladı, o mevkiler yüzünden baş aşağı düştük, alçaldık.
آن هنرها گردن ما را ببست ** زان مناصب سرنگوساریم و پست
O hünerler, boynumuza bağlanmış bir hurma lifi oldu. Ölüm günü, onların hiç birinden fayda yok.
آن هنر فی جیدنا حبل مسد ** روز مردن نیست زان فنها مدد
Ancak geceleyin gözü padişahı tanıyanın o güzel duygusu işe yarar.
جز همان خاصیت آن خوشحواس ** که به شب بد چشم او سلطانشناس
O marifetlerin hepsi yolda görünen adamın yolunu şaşırtan gulyabanidir. Yalnız geceleyin padişahın yüzünü gören göz başka.
آن هنرها جمله غول راه بود ** غیر چشمی کو ز شه آگاه بود
Padişah, hüküm gününde yalnız geceleyin yüzünü gören, kendisini tanıyan adamdan hayâ eder. 2915
شاه را شرم از وی آمد روز بار ** که به شب بر روی شه بودش نظار
Muhabbet padişahını tanıyan köpeğe de Ashabı Kehf’in köpeği adını takmalıdır.
وان سگ آگاه از شاه وداد ** خود سگ کهفش لقب باید نهاد
Köpeğin sesini anlayıp aslandan haber alan bir kulağa sahip bulunan kişinin hüneri de, iyi bir hüner.
خاصیت در گوش هم نیکو بود ** کو به بانگ سگ ز شیر آگه شود
Köpek, geceleri bekçiler gibi uyanık olduğundan padişahın geceleri uyanık olan kullarından da bihaber değildir.
سگ چو بیدارست شب چون پاسبان ** بیخبر نبود ز شبخیز شهان
Adı kötüye çıkanlardan utanmaya lüzum yok. Onların sırlarını anlamak gerek.
هین ز بدنامان نباید ننگ داشت ** هوش بر اسرارشان باید گماشت
Adı tamamı ile kötüye çıkana gelince artık onun hamlıkta bulunup iyi bir ad san aramaya kalkışmasına hiç lüzum yok. 2920
هر که او یکبار خود بدنام شد ** خود نباید نام جست و خام شد
Nice altın vardır ki yağma edilmekten, zarara uğramaktan kurtarmak için üstünü karartırlar.
ای بسا زر که سیهتابش کنند ** تا شود آمن ز تاراج و گزند
Susığırı, denizin dibinden şımşırak taşını çıkarıp deniz kıyısına kor, onun ışığıyla otlar.Bir tâcir, pusudan çıkar, sığır, taştan çok uzaklaşmış bulunduğundan o taşı balçıkla örter,kendisi de ağaçlığa gizlenir.
قصهی آنک گاو بحری گوهر کاویان از قعر دریا بر آورد شب بر ساحل دریا نهد در درخش و تاب آن میچرد بازرگان از کمین برون آید چون گاو از گوهر دورتر رفته باشد بازرگان به لجم و گل تیره گوهر را بپوشاند و بر درخت گریزد الی آخر القصه و التقریب