Adı kötüye çıkanlardan utanmaya lüzum yok. Onların sırlarını anlamak gerek.
هین ز بدنامان نباید ننگ داشت ** هوش بر اسرارشان باید گماشت
Adı tamamı ile kötüye çıkana gelince artık onun hamlıkta bulunup iyi bir ad san aramaya kalkışmasına hiç lüzum yok.2920
هر که او یکبار خود بدنام شد ** خود نباید نام جست و خام شد
Nice altın vardır ki yağma edilmekten, zarara uğramaktan kurtarmak için üstünü karartırlar.
ای بسا زر که سیهتابش کنند ** تا شود آمن ز تاراج و گزند
Susığırı, denizin dibinden şımşırak taşını çıkarıp deniz kıyısına kor, onun ışığıyla otlar.Bir tâcir, pusudan çıkar, sığır, taştan çok uzaklaşmış bulunduğundan o taşı balçıkla örter,kendisi de ağaçlığa gizlenir.
قصهی آنک گاو بحری گوهر کاویان از قعر دریا بر آورد شب بر ساحل دریا نهد در درخش و تاب آن میچرد بازرگان از کمین برون آید چون گاو از گوهر دورتر رفته باشد بازرگان به لجم و گل تیره گوهر را بپوشاند و بر درخت گریزد الی آخر القصه و التقریب
Susığırı, denizden bir mücevher çıkarır, onu kıyıya koyar, ışığı ile etrafını görür, otlamaya koyulur.
گاو آبی گوهر از بحر آورد ** بنهد اندر مرج و گردش میچرد
Mücevherin nuru ile aydınlanan sahadaki sümbül ve süsenleri hemencecik yer.
در شعاع نور گوهر گاو آب ** میچرد از سنبل و سوسن شتاب
Böyle güzel kokulu çiçeklerle geçindiğinden, gıdası nergis ve nilüfer olduğundan da onun pisliği amberdir.
زان فکندهی گاو آبی عنبرست ** که غذااش نرگس و نیلوفرست
Birini gıdası, ululuk nuru olursa artık nasıl olur da o adamın dudağından sihri helâl doğmaz?2925
هرکه باشد قوت او نور جلال ** چون نزاید از لبش سحر حلال
Gıdası, arı gibi vahiy olan kişinin evi, nasıl olur da balla dolu bulunmaz?
هرکه چون زنبور وحیستش نفل ** چون نباشد خانهی او پر عسل
Susığırı, yine o mücevherin ışığı ile otlar dururken ansızın mücevherden pek uzağa düştü.
میچرد در نور گوهر آن بقر ** ناگهان گردد ز گوهر دورتر
Bir tâcir, bunu görüp otlağın, çayırın kararması için mücevheri balçıkla örttü.
تاجری بر در نهد لجم سیاه ** تا شود تاریک مرج و سبزهگاه
Kendisi ağacın arasına gizlendi. Sığır kuvvetli boynuzları ile onu süsmek için bir hayli aradı.
پس گریزد مرد تاجر بر درخت ** گاوجویان مرد را با شاخ سخت
Düşmanı boynuzlamak için o çayırın etrafını belki yirmi kere döndü, dolaştı.2930
بیست بار آن گاو تازد گرد مرج ** تا کند آن خصم را در شاخ درج
Düşmanını bulmadan ümit kesince mücevheri koyduğu yere geldi.
چون ازو نومید گردد گاو نر ** آید آنجا که نهاده بد گهر
Fakat o iri, o padişahlara lâyık mücevherin üstündeki balçığı görünce şeytan gibi o da balçıktan korktu.
لجم بیند فوق در شاهوار ** پس ز طین بگریزد او ابلیسوار
Şeytan bile toprağı anlamadıktan, toprağa karşı kör ve sağır kesildikten sonra artık toprakta mücevher olduğunu öküz, nereden bilecek?
کان بلیس از متن طین کور و کرست ** گاو کی داند که در گل گوهرست
"İnin" emri ile canı bu aşağılık yeryüzüne indirdi. Bu hayız hali, onu namazdan mahrum etti.
اهبطوا افکند جان را در حضیض ** از نمازش کرد محروم این محیض
Yoldaşlar, bu dertten kaçın, bu dedikodudan çekinin. Çünkü heva ve heves, erkeklerin hayzıdır.2935
ای رفیقان زین مقیل و زان مقال ** اتقوا ان الهوی حیض الرجال
“İnin” emri, canı bedene soktu da Âdem incisi, toprakta gizlendi.
اهبطوا افکند جان را در بدن ** تا به گل پنهان بود در عدن
Onu tâcir bilir, fakat öküz bilmez. Gönül ehli olanlar anlarlar, fakat her toprak kazan anlamaz.
تاجرش داند ولیکن گاو نی ** اهل دل دانند و هر گلکاو نی
İçinde mücevher bulunan topraktaki o mücevher, öbür toprağın da sırrını söylemektedir.
هر گلی که اندر دل او گوهریست ** گوهرش غماز طین دیگریست
Fakat Tanrı rahmetinin saçısından bir nur elde etmemiş olan toprak, inciyle, mücevherle dolu olan toprakların sohbetini anlamaz.
وان گلی کز رش حق نوری نیافت ** صحبت گلهای پر در بر نتافت
Bu söze son yoktur. Faremiz, ırmak kıyısında bizi bekliyor, kulağı bizde.2940
این سخن پایان ندارد موش ما ** هست بر لبهای جو بر گوش ما
Farenin, ırmak kıyısında kurbağayı görmek isteyince ipi çekmesi
رجوع کردن به قصهی طلب کردن آن موش آن چغز را لبلب جو و کشیدن سر رشته تا چغز را در آب خبر شود از طلب او