Birisinin sırtı, Arab’ın güneşinden kızışırsa artık ona Ebuleheb’in kızgınlığından ne gam?3025
گرم شد پشتش ز خورشید عرب ** چه غمستش از سبال بولهب
Bir adam bulutla sözleşti mi sakaların suyuna muhtaç olur mu artık?
چونک دارد عهد و پیوند سحاب ** کی دریغ آید ز سقایانش آب
Tanrı elini bilen büyücüler, bu ele, bu ayağa el, ayak derler mi hiç?
ساحران واقف از دست خدا ** کی نهند این دست و پا را دست و پا
Aslana güvenen tilki, yumruğu ile kaplanların bile kellesini kırar!
روبهی که هست زان شیرانش پشت ** بشکند کلهی پلنگان را به مشت
Tanrı razı olsun, Cafer’in, tek başına bir kaleyi zaptetmeye gelmesi, kaleye sahibolan padişahın onu altetmek için vezirle görüşmesi, vezirin padişaha “Kaleyi teslim et”. Bilgisizlikle hiddete kapılma. Çünkü bu adam, Tanrı’dan kuvvet bulmada. Tanrı onun ruhuna pek büyük bir ordu ihsan etmiş ve saire” demesi
آمدن جعفر رضی الله عنه به گرفتن قلعه به تنهایی و مشورت کردن ملک آن قلعه در دفع او و گفتن آن وزیر ملک را کی زنهار تسلیم کن و از جهل تهور مکن کی این مرد میدست و از حق جمعیت عظیم دارد در جان خویش الی آخره
Cafer, tek başına bir kaleyi zapt etti. Kale, onun sonsuz ve kurumuş dudağına bir yudumcuk suydu.
چونک جعفر رفت سوی قلعهای ** قلعه پیش کام خشکش جرعهای
Bir tek atlı, yürümüş, kaleye kadar gelmiş, savaşa hazırlanmıştı. Kaledekiler ürküp kapıyı kapattılar.3030
یک سواره تاخت تا قلعه بکر ** تا در قلعه ببستند از حذر
Kimsede karşı duracak cüret yoktu. Gemidekilerin ne hadleri vardı ki timsaha karşı koysunlar.
زهره نه کس را که پیش آید به جنگ ** اهل کشتی را چه زهره با نهنگ
Padişah, vezire yüz çevirip “Seninle danışıyorum, böyle bir zamanda ne çare var, ne yapalım?” dedi.
روی آورد آن ملک سوی وزیر ** که چه چارهست اندرین وقت ای مشیر
Vezir dedi ki: Kibri, hileyi bırakıp eline bir kılıç al, boynuna bir kefen at, huzuruna git.
گفت آنک ترک گویی کبر و فن ** پیش او آیی به شمشیر و کفن
Padişah peki ama dedi, bu tek bir kişi değil mi? Vezir, doğru, fakat onun tek oluşunu görüp de bunu ehemmiyetsiz bulma.
گفت آخر نه یکی مردیست فرد ** گفت منگر خوار در فردی مرد
Gözünü aç, kaleye dikkat et. Önünde cıva gibi titreyip durmada.3035
چشم بگشا قلعه را بنگر نکو ** همچو سیمابست لرزان پیش او
O ise eyerin üstüne öyle bir oturmuş ki sanki doğudakiler de onunla berabermiş, batıdakiler de. Hiçbir şeye aldırmıyor.
شسته در زین آنچنان محکمپیست ** گوییا شرقی و غربی با ویست
Birkaç fedai, ona saldırdı; kendilerini onun önüne attılar.
چند کس همچون فدایی تاختند ** خویشتن را پیش او انداختند
Fakat hepsini de gürzüyle öldürdü. Hepsi de onun atının ayakları altına baş aşağı düştüler.
هر یکی را او بگرزی میفکند ** سر نگوسار اندر اقدام سمند
Tanrı kudreti, ona öyle bir ordu vermiş ki tek başına bir ümmete saldırıyor.
داده بودش صنع حق جمعیتی ** که همیزد یک تنه بر امتی
Gözüm, o eri görünce sayı çokluğu gözümden düştü.3040
چشم من چون دید روی آن قباد ** کثرت اعداد از چشمم فتاد
Yıldızlar çoksa da güneş birdir ve bütün yıldızlar da onun önünde darmadağın olur, görünmezler.
اختران بسیار و خورشید ار یکیست ** پیش او بنیاد ایشان مندکیست
Binlerce fare baş kaldırsa kedi, ne korkar, ne çekinir.
گر هزاران موش پیش آرند سر ** گربه را نه ترس باشد نه حذر
Nasıl olur da fareler, toplanıp kedinin karşına çıkarlar? Onlarda böyle bir yürek yoktur ki.
کی به پیش آیند موشان ای فلان ** نیست جمعیت درون جانشان
Topluluk, suret bakımından olursa beyhudedir. Kendine gel de Tanrı’dan mâna topluluğu iste.
هست جمعیت به صورتها فشار ** جمع معنی خواه هین از کردگار
Topluluk, bedenlerin çokluğundan meydana gelmez. Cismi de isim gibi yel üstünde durur bir şey bil!3045
نیست جمعیت ز بسیاری جسم ** جسم را بر باد قایم دان چو اسم
Farelerin yüreklerinde topluluk kudreti olsaydı kızarlar, gayrete gelirlerdi de birkaç tanesi bir araya gelir;
در دل موش ار بدی جمعیتی ** جمع گشتی چند موش از حمیتی
Fedai gibi aman vermeden kediye saldırırdı.
بر زدندی چون فدایی حملهای ** خویش را بر گربهی بیمهلهای
Bir tanesi gözünü ısırır, oyar, öbürü kulağını dişleyip yırtar,
آن یکی چشمش بکندی از ضراب ** وان دگر گوشش دریدی هم به ناب
Bir başkası yanını delerdi. Kedi bu topluluktan kurtulamazdı.
وان دگر سوراخ کردی پهلوش ** از جماعت گم شدی بیرون شوش